CHP’de yıllardır hep aynı şeyi söylerim: Cumhuriyet Halk Partisi’nin düşmanı dışarıda değil, içeride. Bunu bugün partide aktif siyaset yapan da, bir dönem yöneticilik koltuğunda oturan da çok iyi bilir.
***
2023 yılında gerçekleştirilen büyük kurultay, CHP için tam anlamıyla bir milat oldu. Kemal Kılıçdaroğlu, yılların ardından genel başkanlık koltuğunu Özgür Özel’e devretmek zorunda kaldı. Ekrem İmamoğlu’nun da desteğini arkasına alan Özel, göreve geldiğinden bu yana daha enerjik, daha heyecanlı ve daha agresif bir siyaset tarzı sergiliyor.
Ama işte orada bir “erken” meselesi var. Cumhurbaşkanlığı adaylığı tartışmalarına neden bu kadar erken girildi? “Erken kalkan yol alır” derler, doğru. Fakat bir de “Erken öten horozun başı kesilir” diye bir atasözümüz vardır. İşte tam bu noktada CHP’nin başına hangisinin geleceği merak konusu.
***
Kemal Kılıçdaroğlu, genel başkanlık koltuğuna ilk oturduğunda “Köylünün Dostu Kemal” denildi. Ardından “Gandi Kemal” lakabı yakıştırıldı. Sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın diline doladığı “Bay Kemal” tabiri ise en çok yapışan isimlerden biri oldu. Hemşehrileri ona “Piro” dedi, siyasette “Sakin Güç” diye tanıtıldı, en son Cumhurbaşkanlığı adaylığı döneminde “Demokrat Amca” ya da “Demokrat Dede” diye öne çıkarıldı.
Ancak isimlerin hiçbiri, onun seçim kayıplarını unutturamadı. Kaç seçim kaybettiğini merak edenler arama motoruna yazıp baksın, uzun bir listeyle karşılaşacaktır.
***
İşte o Kılıçdaroğlu, kongrede aldığı yenilgiyi hâlâ hazmedememiş olacak ki bugün hâlâ partisinin karşısında bir pozisyon alıyor. Bir zamanlar tam altı kez genel başkanlık koltuğunda oturduğu partisini hedef almakta sakınca görmüyor.
Bugün CHP’ye kayyım atanıyorsa ve o kayyımın başında eski partilisi Gürsel Tekin yer alıyorsa, hem de yanında tam 5 bin polisle CHP il binasına giriliyorsa, bu işte büyük bir sıkıntı olduğu aşikâr ve bunun en büyük sorumlusu bence Kılıçdaroğlu'dur.
Burada yalnızca partinin değil, Türkiye siyasetinin geleceğini etkileyecek derin bir krizin işaretlerini görmek mümkün.
***
CHP’nin en büyük açmazı, iktidardan gelen baskılardan çok, kendi içindeki hesaplaşmalardır. Her kongre bir fırsat olabilecekken, iç kavgalar, hizipleşmeler ve “ben” siyaseti bu fırsatları adeta heba ediyor. Kemal Amca’nın artık bir kenara çekilip sadece izleyici olması gerekirken, yeniden sahneye çıkıp eski defterleri açması, CHP’nin geleceğini bulanıklaştırıyor.
Oysa CHP, bugün “tam bağımsız Türkiye” idealine en çok ihtiyaç duyulan günlerde, enerjisini içerideki kavgalara değil, dışarıdaki mücadeleye harcamak zorunda. Aksi halde “erken öten horozun başı” misali, kendi kendisini zayıflatmaktan öteye gidemez.