Son günlerde memleketin gündemine en çok konuşulan mesele yine CHP İstanbul İl Başkanlığı. Hani derler ya “İstanbul düştü mü, Türkiye sallanır” diye… İşte tam da öyle bir tablo var karşımızda.
Her şey 2023’teki il kongresinde başladı. Sandıktan Özgür Çelik çıktı ama seçimden hemen sonra “bu işte bir iş var” denildi. Delegelere iş sözü verilmiş, kimine para, kimine telefon, tablet dağıtılmış iddiaları havada uçuştu.
Başta dedikodu gibi geldi ama iş savcılığa kadar gitti. Dosyalar açıldı, soruşturma başlatıldı. Yani dedikodu olmaktan çıktı, resmiyet kazandı.
Mahkeme de boş durmadı. Geçtiğimiz günlerde öyle bir karar aldı ki, parti içinde adeta deprem etkisi yarattı. 38. Olağan İl Kongresi iptal edildi,
seçilmiş başkan ve yönetim görevden alındı, yerine geçici bir heyet atandı. Düşünün, İstanbul gibi bir yerde böyle bir adım atıldığında bunun yankısı sadece CHP içinde değil, ülke siyasetinde de büyük olur.
Parti yönetimi ise “biz bu kararı tanımıyoruz” havasında. Merkez yönetim tedbir aldı, kongreleri durdurdu. Gürsel Tekin gibi bazı isimlerden savunma istendi, disiplin mekanizması çalıştırıldı. Yani hem hukuki hem siyasi cephede hararet yükseldi.
Gürsel tekin her ne kadar biz Kayyum değiliz dese de sonuçta yönetim dışından birinin süreci yönetmesi için bir karar verilmiş Kayyum değiliz lafı boşa çıkmakta.
Ama en çok tartışılan sahne polis müdahaleleri oldu. İl binasının önünde biber gazı, gözaltılar, kapıya dayanan emniyet güçleri… Açık söyleyeyim, bu görüntüler büyük tepki çekti. İnsanlar, “bu iş yargı kararı mı, siyasi operasyon mu?” diye sormaya başladı. CHP lideri Özgür Özel de zaten bunu “illegal müdahale” olarak dillendirdi.
Şimdi buradan bakınca mesele üç başlıkta toplanıyor:
- Parti içi kavga: İstanbul, CHP’nin kalbi. Kim burada güçlüyse, partinin genelinde de söz sahibi oluyor.
- Yargı boyutu: Kongredeki şaibe iddiaları mahkemeye taşındı, süreç daha da büyüdü.
- Siyasi baskı: Muhalefet üzerinde kurulan baskı, bu olayla birlikte daha görünür hale geldi.
Günün sonunda şunu söylemek lazım: Bu yaşananlar CHP’nin iç meselesi gibi görünse de aslında Türkiye siyasetinin aynası.
Çünkü İstanbul sıradan bir şehir değil, siyasetin merkezi. Buradaki her gelişme Ankara’nın koridorlarına kadar yansıyor.
Bundan sonra ne olur, kim gelir kim gider bilinmez ama kesin olan şu ki; bu süreç uzun süre konuşulacak ve siyasetin yönünü de etkileyecek.
Kılıçtaroğlu süreci sessiz bir şekilde geriden takip ediyor, Belki Gürsel Tekin bu süreçten başarılı çıkarsa, Kılıçtaroğlu’da Genel merkez için Kayyum beklentisi içine girebilir.