Kocaeli Üzerinden Bir Kentlilik Sorgusu

Kocaeli, sanayinin kalbi, Marmara’nın işleyen çarkı. Dumanı gökyüzünde fabrikaları ile sabahın sisine vapur sesleriyle uyanır bu şehir. Hem kalabalık ve telaşlı hem de biraz dingin… ama sormadan da edemiyor insan: ne kadar şehirliyiz?

Şehir tasavvuru toplum ve medeniyet teorisinin bir parçasıdır ve sadece fiziki bir yerleşim yeri değil ahlak ve medeniyet zeminidir. Kentleşmede binalar ve altyapıların konforu yetmez o şehri yüceltmeye, şehir insanının ruhunu, ahlakını ve toplumsal ilişkilerini de inşa edebilmelidir.

Yollar asfalt, binalar beton ama insanlar hala köydeki gibi sesleniyor birbirlerine. Mahalle aralarında siyaset tartışılır, akşam olunca balkondan balkona konuşulur. Şehirleşmek yapılarla mı olur yoksa zihinle, tavırla, yaşam biçimiyle mi?

TÜİK verilerine göre Kocaeli, ülkenin yüksek sanayi üretimine sahip şehirlerden biri. Nüfus her yıl artıyor ve 2 milyonu aştı. Bu artışa rağmen eğitim ve kültürel seviye yükselmek yerine adeta düşüş yaşıyor.

Kocaeli’nin ilçelerine göz atalım bir de. Şehirli miyiz? Sorusunun cevabı belki de en çok Körfez’de gizlidir. Rafinerilerin ve limanların gri manzarasında tepelere sıralanmış dar sokaklı mahalleler… Körfez bir sanayi üssü mü yoksa kentsel gelişimin sıkışıp kaldığı ara durak mı? Tütünçiftlik sahilinde oynayan bir çocuğun arkasına baktığında yükselen tankerler, sokak arası kamyonlar, dumanlı gökyüzü onun şehir algısını sizce nasıl şekillendiriyor?

Şehir sünnete uygun yaşanılan yer ise bireyleri Allah’a yaklaştıran da bir düzene sahip olmalı. Modern şehir dediğiniz şey bireyi yalnızlaştırıp, doğayla ilişik kesiyor. Komşuluk, mahalle kültürü ve camilerin toplanma alanı olduğunu unutturuyor.

14. yüzyılda İbn-i Haldun’un şehirleşme endişesinde şehir hem medeniyetin doruğu hem de çöküşü ise modern kentleşmenin gelişimi de aynı teze dayanıyor. Ahlaki çöküş başladı şehirde dini duyarlılık da yok oluyor.

Unutmayalım ki devlet şehirleri inşa eder; sonra şehirler devleti zayıflatır.

Aman dikkat !