Hz.Peygamber(s.a.s)efendimiz sevgi ve yardıma muhtaç olan yetimlerle özellikle ilgilenir, Müslümanlara da, yetimlere merhamet gösterilmesini tavsiye ederdi. Peygamberimize (sas.) bir adam gelerek kalbinin katılığından şikayet etti. Bunun üzerine Peygamberimiz (sas.) ona,
—Kalbinin yumuşamasını ve muhtaç olduğun şeye kavuşmanı arzu ediyorsan, yetime merhamet et, başını okşa ve yemeğinden ona yedir. Böyle yaparsan kalbin yumuşar ve muhtaç olduğun şeye kavuşursun, (et-Terğîb ve’t-terhîb, III, 344, hadisi Taberânî rivayet etmiştir.) diye cevap verdi.
Peygamberimiz (sas.), sadece insanlara değil hayvanlara karşı da şefkat ve merhamet gösterirdi. O, susayan bir kediye kendi eliyle su içirmiş, hayvanların aç bırakılmamasını, onlara iyi davranılmasını emretmiştir. İbn Mes’ûd (ra.) diyor ki: Peygamberimizle beraber bir yolculuk yapıyorduk. Peygamberimiz bir ihtiyacı için ayrılmıştı. Orada iki yavrusu olan bir serçe kuşu gördüm ve yavrularını aldım. Serçe peşimden gelerek yavruları için çırpınıp bağırmaya başladı. Bunu gören Peygamberimiz (sas.),Bu kuşu yavru acısı ile sızlandıran kimdir? Yavrusunu ona verin, (et-Terğîb ve’t-terhîb, III, 205.) dedi.
Bir defa Peygamberimiz (sas.) aç bir deve görmüştü. Devenin karnı ile sırtı bir olmuştu. Bundan üzülen Peygamberimiz (sas.),Hayvanlarınız hakkında Allah’tan korkunuz, (Ebû Dâvûd, “Cihâd”, 47.) buyurdu.
Yine bir defa Peygamberimiz (sas.) Medineli Müslümanlardan birinin bağında bir devenin açlıktan bağırdığını görmüş, buna üzülmüştü. Devenin yanına gelerek onu okşamış ve sahibinin kim olduğunu sormuş ve öğrenmişti. Sonra da,Hayvanlara gösterdiğiniz muamelede Allah’tan korkmuyor musunuz, (Ebû Dâvûd, “Cihâd”, 47.) buyurarak devenin sahibini uyarmıştı.

Peygamberimizin Cömertliği

Peygamberimiz (sas.) insanların en cömerdi idi. Kendisinden bir şey isteyen hiç kimseyi boş çevirmez, eline ne geçerse ihtiyacı olanlara dağıtır, “Ben ancak dağıtıcıyım, veren Allah’tır.” derdi. Bununla beraber dilenciliği sevmez, dilenenlere bundan kurtulmaları için çalışıp kazanmanın yollarını gösterirdi.Ashabdan Cabir (ra.) diyor ki: Peygamberimiz kendisinden istenilen bir şeye asla yok dememiştir. (Buhârî, “Edeb”, 39.)Bir gün peygamberimize bir parça kumaş hediye edilmiş, o da bunu kabul etmişti. Buna ihtiyacı da vardı. Yanında oturanlardan biri “Bu ne iyi kumaş” deyince, Peygamberimiz (sas.) kumaşı ona bıraktı.

O, yoksulları, ihtiyaç sahiplerini kendinden çok düşünür, açları doyurur, kendisi aç kalırdı. Peygamberimiz (sas.), maddi imkânlara sahip olduğu zamanlarda da sade bir hayat yaşamış, kendisi için bir şey bırakmamış, elindekileri muhtaçlara dağıttığı için aç yattığı zamanlar çok olmuştur. Eşi Hz. Âişe (r.anha) diyor ki:“Peygamberimiz, üç gün peş peşe karnını doyurmamıştır. İsteseydi doyururdu. Fakat yoksulları doyurup kendisi aç kalmayı tercih ederdi.” (Tirmizî, “Şemail, 43.) Zengin bir kimsenin yoksula yardım etmesi, karnı tok olanın açları doyurması elbette ki iyi bir davranıştır. Cömertlik duygusunun bir göstergesidir. Fakat elinde ne varsa hepsini yoksullara veren, kendi yiyeceğini aç olanlara verip kendisi aç kalan kimsenin cömertliği ise çok yüksek bir duygunun eseridir. Cömertliğin en güzelidir. İşte kalbi, insan sevgisi, şefkat ve yardım duygusu ile çarpan sevgili Peygamberimizin (sas.) cömertliği böyle idi ve bir ömür boyu böyle devam etmiştir.

Peygamberimizin Dilencilikten Nefret Etmesi

Peygamberimiz (sas.) son derece cömert olduğu hâlde dilenciliği hiç sevmezdi, şöyle buyururdu: “Sizden birinizin bir ip alıp da bir demet odun bağlayarak getirip satması ve böylece Allah Teala’nın o kulunun şerefini şuna buna yüzsuyu dökmekten esirgemesi, elbette ki dilenmesinden hayırlıdır.” (Buhârî, “Zekât”, 50.) Peygamberimizin (sas.) uzun süre hizmetinde bulunan Enes ibn Mâlik (ra.) anlatıyor:“Ensardan biri Peygamberimize gelerek sadaka istiyor. Peygamberimiz (sas.),Evinizde bir şey var mı, diye soruyor. Adam,Evet, bir sergim var, yarısının üzerine yatıyor, yarısı ile de örtünüyorum. Bundan başka su içtiğim bir de kabım var, diyor. Peygamberimiz (sas.),Haydi kalk bunları getir, buyuruyor. Adam kalkıyor, bunları getiriyor. Peygamberimiz bunları eline alıyor ve,Bunları satın alacak yok mu, buyuruyor. Bir adam,Ben bir dirheme alabilirim, diyor. Peygamberimiz (sas.) iki veya üç defa,Daha fazla veren yok mu, diyor. Birisi,İki dirheme alabilirim, deyince, Peygamberimiz (sas.) onları bu zata iki dirheme satıyor. Aldığı iki dirhemi eşyanın sahibine veriyor ve şöyle buyuruyor: —Bir dirhemle çocuklarına yiyecek al. Bir dirhemle de bir ip satın al, sonra odun keserek çarşıya getir ve sat, on beş gün gözüme görünme. Bu adam Peygamberimizin (sas.) dediğini yapmış, on beş gün sonra gelerek on dirhem kazandığını, bunun bir kısmıyla elbise, bir kısmı ile de yiyecek aldığını söylemiş. Bunun üzerine Peygamberimiz (sas.),—Böyle (alın teri dökerek) yaşamak mı daha iyi, yoksa kıyamet günü alnında dilencilik damgası ile Allah’ın huzuruna çıkmak mı iyi?” buyurdu. (Ebû Dâvûd, “Zekât”, 26.)