Mustafa KALABALIK'ın Köşe Yazısı
Vikipedi Özgür Ansiklopediye göre Kültür, farklı anlamları olan bir terimdir.
İnsana ilişkin bir kavram olarak kültür, tarih içerisinde yaratılan bir anlam ve önem sistemidir.
Bir grup insanın bireysel ve toplu yaşamlarını anlamada, düzenlemede ve yapılandırmada kullandıkları inançlar ve adetler sistemidir.
Sosyolojik olarak kültür, bizi saran, insanlardan öğrendiğimiz toplumsal mirastır.
Kültürün oluşmasında ikili bir süreç vardır; birinci süreçte insan pasif ve alıcı konumdadır.
Belli bir coğrafi çevrede yaşıyor, beslenme ve barınma ihtiyaçlarını orada gideriyordur. Doğayla kurulan bu öncül ilişki, yani ihtiyaçları doğrultusunda edindiği bilgi, dili, davranışları ve maddi üretim ve tüketim aletleri kültürün yaratılmasında birinci aşama olarak karşımıza çıkar.
İkinci aşamada ise insan alıcı konumdan çıkar ve üretmeye başlar; yani yaşadığı çevreye etkin ve aktif bir güç olarak katılır…
Kültür birikimle birlikte ivmesi artan bir toplumsal yapı bileşenidir.
Giderek her nesil miras aldığı kültüre maddi ve manevi bir katkı yapar ve onu kendinden sonrakilere miras bırakır.
* * *
İnsanların bireysel tercihleriyle birlikte toplumsal tercihleri de, bu miras süresince nasıl bir kültürle yaşadığını, yaşattığını, isteseler de istemeseler de öğrettiğini tarihe not aldırır adeta..!
Mesela, Kocaeli’nin incilerinin birikim yeri “Gölcük”…
Yaklaşık 160.000 nüfusu ile kültürel zenginliği, kozmopolit yapısı, gerçekten farklılıkların zenginliğini bizlere gösterir.
Burada zenginlikten anlaşılan ve beklenen de farklı olabilir elbet.
Sağlığını zenginlik gören de var, mevcut imkanlarını zenginlik gören de.
Olanla yetinen ve toplumun yetinmesini bekleyen de var, günümüz şartlarında daha bol ve güzelliklerle dolu imkanlara sahip olanlarda…
Önemli olan kişinin kültür oluşum sürecinde hangi süreçte yer aldığını görmesi, görebilmesidir aslında...
Pasif ve alıcı mı olacak? Yoksa üreten ve aktif bir güç mü?
Özellikle de toplumları geleceğe hazırlamada sorumlu ve yetkili olan yöneticilerin!
Mesela, Ulaşlı’nın ve Halıdere’nin sayfiye yeri düzenindeki sıcak, samimi ve huzurlu özelliği..
Yazlık’ın da artık “Ilıca” ile birlikte yenilenen ve ümitlenen mevcudiyeti..
İhsaniye’nin eğitim ve sağlık merkezi hüviyetine bürünmesi..
Gölcük’ünde “Donanma Kentliği”ve özellikle ilçenin “Ticari Merkezliği”..
Bunların yanında, yaşam şekli, koşulları ve kültürel farklılığını her zaman öne çıkaran bir Değirmendere gerçeği.
Adeta görünmez bir cetvelle belirlenmiş sınırlar.
Fiziksel farklılıklar bir yana insani davranış farklılıkları..
Yaşam içinde bile hissedilebilen ama somutlaştırılamayacak keyfiyet zenginliği..
Özellikle her yaz geldiğinde, sonbahar ve kışın güneş yüzünü gösterdiğinde, insanlar sokaklara, sahillere taşıyor.
Kendi kabuğuna çekilenler fark etmese de, gezen, dolaşan, inceleyen ve irdeleyen insanlar bu farklılıkların zenginliğini de görüyor.
Ne dersiniz?
Kimileri bu zenginliği görüyorlar mı?
Yoksa sadece bakıyorlar mı?
Görenlerden misiniz?
Bakanlardan mı?
**
Ve bu farklılıkları gören, yaşatan ve yaşatmak isteyenler mi karşımıza çıkanlar?
Yoksa fark etmeyenler mi?
Farkında olup da yapacak meziyeti, cesareti, mahareti olmayanlar mı karşımızda?
Yoksa, değil yaşatmak, yaşam alanlarını dahi sınırlamak isteyenler mi?
Gençliğin ve geleceğin isteklerini de görebilenler, dillendirilenler mi?
Yoksa, kendi yokluklarına mahkum etmek isteyenler mi?
Sadece kendi kültürlerini topluma dayatanlar ve dayatmak isteyenler mi?
Yoksa, istemeseler de, beğenmeseler de var olan kültürlerin yanında olabilecekler mi?
Deniz gibi, su gibi vazgeçilmez kıymetlerimizi kıymetlendirenler mi?
Yoksa, Değirmendere gibi neredeyse iki kilometrelik sahili olmasına rağmen, ayaklarını dahi denize sokmak isteyenleri Ereğli’ye, Karamürsel’e, Kandıra’ya gitmeye mahkum edenler mi?
Hülasa;
Yaşam ve kültür farklılıklarımızı zenginlik olarak gören, yaşayan ve yaşatanlar mı?
Yoksa, kendi anlayışlarını, kültürlerini, yaşam tarzlarını topluma dayatanlar mı?