TURGAY TÜYSÜZ'ÜN KÖŞE YAZISI

Altı yaşında kız çocuğuna yapılan cinsel istismar uzun zamandır gündemimizde. Bu durumun kabul edilebilir hiçbir yanı, hiçbir bakış açısı olamaz!

Altı yaşında bir çocukla evlenmek ne demek!

Altı yaşında bir çocuğa cinsel eğilim duymak ne demek!

Altı yaşında ki evladını, bir adama eş diye teslim etmek ne demek!

O çocuğun iç dünyasında ki acıyı anlamak, tarif etmek mümkün değil!

O çocuğun yaşadığı travmayı üzerinden atması mümkün değil!

Geçtiğimiz Cuma hutbesinde, Diyanet bu konu ile ilgili gerekli açıklamayı yaptı ve bunun İslam dininde de yeri olmadığını ifade etti.

Burada yapılması gereken bu suça alet olan kim varsa başta, çocuğu eş alan kişi ve çocuğun ailesi olmak üzere, bu konuya göz yuman, bu durumu duyup duymamazlıktan gelen, görüp görmemezlikten gelen, sessiz kalan herkesin kanunlar önünde gerekli cezayı alması gerekir…

Bu durum ne kadar kabul edilemez ise bu konu üzerinden İslam’a ve İslami yaşamı hayat felsefesi haline getirmiş kişilere bu durum üzerinden saldırmakta o derece kabul edilemez bir durum…

Geçtiğimiz günlerde İzmir’de bir olay yaşandı ve bu olay sosyal medyada binlerce kez izlendi. Bir kadın sokakta broşür dağıtan sarıklı kişilere, burada işiniz yok, defolun, çocuk tacizcileri diye hakarette bulunarak, adeta toplum polisliğine soyundu  bir anda.

Kolluk kuvvetlerinin yerine geçti. Orda bir suç, izinsiz bir eylem varsa zaten kolluk kuvvetleri gerekeni yapar. Kaldı ki bu kadın ‘’ kız çocuğuna yapılan çirkin, kabul edilemez eylemi’’ bahane ederek, oradaki kişilerin kılık, kıyafetine, yaşam tarzına müdahale etmekte ve son tahlilde İslam düşmanlığı yapmaktadır. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Kimse kimsenin özgürlüğüne, yaşam tarzına ve yaşam alanına, giyim kuşamına müdahale edemez, bunun için kimseyi yargılayamaz!

Nasıl ki mini etek, açık giyinmek bir tercih ve kişinin bu seçimine kimse müdahale edemiyorsa, örtünme ve sarık kişilerin kendilerine has seçimleridir ve kimse buna müdahale edemez!

Üniversite yıllarımda Kadıköy’de çok giderdim. Arkadaşlarla vakit geçirmek, bir şeyler yiyip içmek için sıkça tercih ettiğimiz yerlerden biriydi. Rıhtım denilen bölgede karşımıza sürekli ellerinde İncil, papaz görünümlü insanlar çıkardı. Serbestçe İncil ve broşür dağıtırlardı. Eminim bugünde aynı faaliyetler o bölgelerde devam ediyordur. Kimse karışmaz, kimse burası Türkiye, burası Müslüman bir ülke burada İncil dağıtamazsınız demezdi. O da bir özgürlük alanı, kanunlar çerçevesinde olduğu sürece kimsenin bunlara da bir şey demeye hakkı yok. Bir müdahale gerekiyorsa bunu da zaten emin olun  kolluk kuvvetleri  yerine getirecektir.

Kaldı ki Müslüman bir ülkede, İslami broşür dağıtan insanlara karışmak, bir şeyleri bahane ederek hakaret etmek, nasıl açıklanabilir? Bu eylemi gerçekleştiren kişi nasıl bir ruh hali içerisinde olabilir!

Birkaç kişinin yaptığı akıl almaz, kabul edilemez, insanlık dışı olayı topluma mal etmek, hele de yüce dinimiz İslam ile anmak kabul edilemez!

Bireylerin yaşam tarzı ve seçimlerini yok saymak, tanımamak kimsenin haddine değildir. Kaldı ki bu özgürlükler kanunlar ile de koruma altındadır. Örtünen, örtünmeyen, alkol alan, almayan, hippi gibi yaşayan, islami cemaat yaşamını benimseyen her kim olursa olsun, kanunları çiğneyecek herhangi bir eylem içerisinde bulunmadığı sürece dilediği gibi yaşama özgürlüğüne sahiptir.

Maalesef bu kadın kendi yaşam tarzını ve özgürlük alanını herkesten ve her şeyin üstünde görmekte ve bununla yetinmeyip başkalarının özgülüklerine ve yaşam tarzlarına müdahale etmeyi kendinde hak görmektedir. Tam da burada suç işlemiş durumdadır.

Son sözümüz, “Her birey yaratandan ötürü sevgi ve saygıyı hak eder” olsun…