Ülke olarak oldukça hassas bir dönemden geçtik, geçmeye devam ediyoruz. Hainler içimize sızmakla kalmadı adeta dört bir yanımızı kuşattı. İçerde de dışarıda da düşmanımız çok bizim. Türkiye ile Rusya arasında ki işbirliği durduk yere...

Ülke olarak oldukça hassas bir dönemden geçtik, geçmeye devam ediyoruz.

Hainler içimize sızmakla kalmadı adeta dört bir yanımızı kuşattı.

İçerde de dışarıda da düşmanımız çok bizim.

Türkiye ile Rusya arasında ki işbirliği durduk yere olmadı elbette.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da dediği gibi başlarına gelen en ufak bir felakette dünyayı ayağa kaldıran ABD ve Batı bizim ülkemizi yok olma noktasına getiren 15 Temmuz darbe girişiminin ardından adeta üç maymunu oynadı.

Bu darbe girişimi Türkiye’nin bağırsaklarını temizlemesinin yanı sıra dostunu, düşmanını da ayırt etme fırsatı oldu.

Belki de ABD ve Batı’nın böylesi derin sessizliği bizi Rusya ile yakınlığa itti.

Erdoğan ile Rusya lideri Vladimir Putin’in gerçekleştirdiği hayati görüşme kimine göre zorunluluk kimine göre ise seçenek olabilir.

Bazen olayları derinlemesine incelemek yerine özüne bakmayı tercih ediyorum.

Nedeni tam da bu.

Çünkü bazen nedenlerden çok sonuçlarla ilgilenmek gerek.

Aslında varmak istediğim nokta Erdoğan-Putin yakınlaşmasından ziyade Erdoğan ile Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun yakınlaşması.

En çok eleştirdiklerim Feyzioğlu’nun siyasete girmesi gerektiğini söyleyenler daha doğrusu Feyzioğlu’nun bu yakınlığını siyasi hamle olarak yorumlayanlar.

Metin Feyzioğlu oldukça önemli bir Ceza Hukukçusu, mesleğinde çok başarılı ve herkesin dilinde ama yurt dışı bağlantıları çok yoğun olan birisi.

Başında da söylediğim gibi oldukça zor zamanlar geçirdiğimiz şu günlerde ihtiyacımız olan en önemli şey birlik ve beraberlik.

Feyzioğlu da ihtiyacımız olan şeyi yaptı ve iki yıl önceki gerginliği bir kenara bıraktı ve en önemlisi, ‘Devlette küslük olmaz’ dedi.

Neden Feyzioğlu’nun davranışını takdir etmek yerine gereksiz eleştirilerle zaman kaybediyoruz.

Yaşadığımız felaketi sansasyonel bir şekilde yansıtan Batı’ya doğruları  etkin bir şekilde anlatabilecek bilgi ve tecrübeye sahip oysa Feyzioğlu…

Siyaset yapmak isterse de ilerleyen zamanlarda yapara bundan kime ne?

Demem o ki bırakalım artık kutuplaşmayı, ayrışmayı, kavgayı…

15 Temmuz öncesi ile sonrası arasında ki farkı görelim.

Zamanında, ‘Ne istediler de vermedik’ diyen Erdoğan’ın bugün çok farklı bir noktada olduğu gerçeğini görmezden gelmeyelim.

FETÖ’nün gerçek yüzünü gördüğü 2012 yılından beri, ‘Bunlar paralel çete, bunlardan uzak durun’ diye bas bas bağıran Erdoğan’ı bir kez daha yalnız bırakmayalım.