Ahmet AKÇAALAN'ın Köşe Yazısı

Biz de laf evirilip çevrilmez.

Yazacaklarım aklımdan, kalbimden geçendir.

Ali Korkmaz, bana göre şehrin yetiştirdiği bir değerdir.

İzmit’in her mahallesinde siyaset üstü sevilir ve sayılır.

İnsanlarla iletişim kurmada samimidir.

Kocaeli’nde eğitim alanında marka oluşturmuştur.

Ne yazık ki bu şehirde biraz yükseleni paçasından çekme olduğu için dün yaşanan; Ali Korkmaz’a silahlı çirkin saldırı sonrası birileri fırsat bu fırsat demiş olabilir.

Yazılarımda okuyucularımla hep konuşurum.

Okuyucularımın “Ali Korkmaz da insan hatası yok mu?” dediğini duyar gibiyim.

Kim dört dörtlük, bizim hatamız yok mu?

Hatası olmayan var mı?

Ama bu olayda durum çok farklı…

Yanlışa yanlış demek kadar, doğal olan var mı?

Zalime ses çıkartmak da cesaret işidir.

Benim Ali Korkmaz olayında farklı bir konu dikkatimi çekiyor.

Hatta benim için önemli kısmı…

Bugün Ali Korkmaz, yarın bir belediye başkanı, belki bir milletvekili, belki başka gazetecinin başına gelebilecek bir durum…

Herkesin başına gelebilir.

Biri çıkıyor, sizi işinizle ilgili tehdit ediyor, mesajlar atıyor.

Hukuk devletinde ne yaparsınız?

Polise gidersiniz, suç duyurusunda bulunursunuz…

Hukuk devletinde olduğumuz içim Korkmaz da polise gidiyor suç duyurusunda bulunuyor.

Şikayet sonrası savcılık tarafından kovuşturmaya yer olmadığına dair karar veriliyor.

Bu karar sonrası şahıs tehditleri artırıyor ve silahlı bir saldırı gerçekleştiriyor.

Şimdi bir gazeteci olarak Savcı Bey’e şunu sorma hakkımız yok mu?

İlla birisinin canı mı yanması gerekiyor?

İnsanlar hukuka illa başlarına bir şey geldiği için değil kendisini koruduğu için güven duyar, inanır.

Eğer hukuka güven biterse, devlet temeli sarsılır.

Herkes kendisini devlet zanneder…

Adaleti başka yerlerde aramaya başlar… .