Yaratılışı gereği sosyal bir varlık olan insan için toplumsal hayat ne kadar önemli ve gerekli ise, bir toplum için de o toplumun çekirdeğini oluşturan, aile kurumu o kadar hayati bir öneme sahiptir. Aile bu niteliğiyle toplumlarda kültürel kimliğin, insani değerlerin ve tarihi sürekliliğin koruyucusu ve aktarıcısı olan bir kurumdur. İslam’ın öngördüğü kutsal bir bağ olan evlilik, aile kurumunu oluşturan, karı-koca arasındaki hayat müşterekliğinin adıdır. Yüce Allah, insanın soyunun korunması ve devamı için, yeryüzünün imarı ve gelişimi için evliliği emretmiştir. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmuştur: “İçinizden kendileri ile huzura kavuşacağınız eşler yaratıp aranızda sevgi ve rahmet var etmesi, O’nun varlığının belgelerindendir. Bunda düşünenler için dersler vardır.” (Rum, 30/21)

Toplumun en küçük birimi aile olup, aileler de birleşerek toplumları meydana getirir. Bu çekirdek topluluk her çeşit faziletin kaynağıdır. Sağlıklı nesiller bu yuvada yetişir. Allah’ın anne-babaya emaneti olan çocuk, yaratılışla ilgili gelişmesini de ahlâk ve terbiyesini de önce buradan alır. Bir milletin sahip olduğu bütün özellikleri bir ailede görmek mümkündür. Bir toplulukta aile ne kadar sağlam temellere oturur ise o aileden meydana gelen toplum, o nispetle sağlam yapıya sahip olur. Bunun içindir ki dinimiz aileye büyük önem vermiştir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de “Allah, evlerinizi sizin için bir huzur ve sükûn yeri yaptı” (Nahl, 16/80) buyrulmuştur.

Aile yuvası nikâhla kurulur. Evlilik olmadan, evlilik sözleşmesi olan nikâh yapılmadan aile kurulmaz. Bunun için dinimiz evlenmeyi ve nikâhı teşvik etmiştir. Yüce Allah şöyle buyurur: “Aranızdaki bekârları, kölelerinizden ve cariyelerinizden elverişli olanları evlendirin. Eğer bunlar fakir iseler, Allah kendi lütfu ile onları zenginleştirir. Allah, (lütfu) geniş olan ve (her şeyi) bilendir.” (Nur, 24/32) Bütün peygamberler evlenerek topluma örnek olmuşlardır. Peygamberimiz (s.a.s.) bu konuda şöyle buyurur: “Dört şey vardır, bunlar geçmiş peygamberlerin sünnetlerindendir: Haya, güzel koku sürünme, evlenme, misvak kullanma (diş temizleme).” (Tirmizî, Nikâh 1, (1080) Evlenmemek ve aile kurmamak Peygamberimizin sünnetine aykırıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.s.); “Nikâh benim sünnetimdir. Kim benim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir” (İbn-i Mace, 1)buyurmuştur. Nikâh, her ne kadar medenî bir sözleşme ise de bir yönü ile ibadettir.

Evlilik kişiyi haramlardan korur, çünkü pek çok kötülüklere karşı en önleyici vasıta ailedir. Peygamberimiz buyuruyor ki: “Gençler, içinizden evlenmeye gücü yeten evlensin. Zira evlenmek gözü (haramdan) daha çok yumdurucu, iffeti daha çok koruyucudur. Gücü yetmeyen ise oruç tutsun, çünkü orucun şehveti kıran bir özelliği vardır.” (Buhârî, Nikâh, 3/4678) Bir başka hadisi şerif de şöyledir: “Kul evlendiği vakit dininin yarısını tamamlamış olur. Artık geri kalan yarısında da Allah’a karşı gelmekten sakınsın.” (et-Tergib ve’t-Terhîb, Beyrut, 1968, c.3, s.42)

Aile kurulurken eşlerin birbirlerini seçmesi önemlidir. Çünkü bu, geçici bir süre için bir araya gelme değil, ölüme kadar devam edecek olan Allah’ın emri, Peygamberin sünneti üzere tesis edilen bir sözleşmedir. Eşler birbirlerinde bu kurumun devamını sağlayacak özellikleri aramalıdırlar, yoksa sonunda pişmanlık duyabilirler. Peygamberimiz bu konuda bir uyarıda bulunuyor ve eşlerde tercih edilmesinde yarar olan özelliğe dikkatimizi çekerek şöyle buyuruyor: “Kadın dört hasleti için nikâhlanır: Malı için, nesebi (asaleti) için, güzelliği için, dini için. Sen dindar olanı seç de huzur bul.” (Buharî, Nikâh 15; Müslim, Rada 53, (1466); Ebu Davud, Nikâh 2, (2047) Peygamber Efendimiz (s.a.s.) kadını, bu dört özellikten herhangi birisi ile nikâh etmenin mübah olduğunu, ancak dindar olan kadının tercih edilmesini tavsiye ediyor.

Aile yuvasında eşlerin birbirlerine karşı hakları ve görevleri vardır. Nitekim Kur'an-ı Kerim’de: “Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gibi kadınların da erkekler üzerinde birtakım iyi davranışa dayalı hakları vardır.” (Bakara, 2/228) buyrulmuştur. Peygamberimiz (s.a.s.) de şöyle buyurmuştur: “..Bilesiniz, kadınlarınız üzerinde hakkınız var, kadınlarınızın da sizin üzerinizde hakkı var.” (Tirmizî, Tefsîr Tevbe, (3087)

Karı-koca karşılıklı hak ve görevlerine riayet ettikleri takdirde hem kendileri mutlu olur, hem bu yuvada yetişen çocuklar anne-babaya saygılı olur. Ailedeki mutluluk, karı ile koca arasındaki sevgi ve saygıya bağlıdır. Eşler, yuvada mutluluğu sağlamak için gerekli fedakârlığı göstermeli, huzur bozucu tutum ve davranışlardan sakınmalıdırlar. Peygamberimiz (s.a.s): “Mü'minler arasında imanca en kâmil olanı, ahlâkça en güzel olanıdır. En hayırlınız da ailesine hayırlı olandır” buyurmuştur. (Tirmizî, Radâ, 11 (1162; Ebu Dâvud, Sünnet, 16, (468)

Ne mutlu eşine iyi davranana, ne mutlu ailesine hayırlı olana…