Mustafa Kalabalık'ın Köşe Yazısı

31 Mart seçimleri öncesinde Ocak Medya’daki köşemden, Tunç Soyer ve CHP yönetimine İzmir seçimleri için bir uyarıda bulunmuştum.

AK Parti İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Nihat Zeybekçi’nin, CHP İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Tunç Soyer ile canlı yayında karşı karşıya gelmeyi kabul ettiğine dair haberler üzerine, Soyer ve CHP’nin bu talebe prim vermemesi gerektiğini söylemiştim.

Malumunuz AK Parti, hem genel merkez yöneticileri ve milletvekilleri, hem de il ve ilçe yönetimleri olarak şimdiye kadar muhalefet partileri ile, değil televizyon programında karşılaşmak, prim vermemek adına -kendi işlerine de yaradığını inanmadıkları- sürece fotoğraf karelerine bile girmediler.. girmiyorlar.. girmezler…

AK Parti İstanbul’da zor durumda

İstanbul ve Ankara neredeyse AK Parti’nin çeyrek yüzyıldır kalesi ve ilk kez bu kalelerini kaybettiler.

Ankara’da Mahsur Yavaş mazbatasını alarak göreve başlasa da, İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’na çok geç verilen mazbatası, “hukuksuz, adaletsiz” olarak iptal edilerek 23 Haziran’da İstanbul seçiminin yeniden yapılmasını kararlaştırdı YSK..(!)

Medyanın hem 31 Mart seçimleri, hem de 23 Haziran seçimleri sürecindeki cansiperhane yandaşlığı ortada..

Devletin tüm kurum, kuruluş ve görevlileri ile siyasete olan etki ve katkıları da ortada..

Toplumun sessiz tepkisi ile seçim gününü beklemesinin işaretlerini anketlerden gören iktidar ve ittifakının ortağı, kaybetme korkusu ile kutuplaşmayı daha da ileri götürerek “beka” meselesi ile “korku imparatorluğu” kurma gayretleri, görüldü ki boşuna çabaymış..

Bu söylemlerin gündelik hayatta ve insani ilişkilerde dahi ne kadar ayrışmalara neden olduğunu ölçmeden, biçmeden, toplumu birliktelik ruhunun ayrışmasına ittiğini ya görmüyorlar, ya da bile isteye yapıyorlar…

Şimdi bakıyorsunuz 31 Mart öncesindeki “beka” söylemli korku yaratma çabalarından vazgeçildi, bizzat Binali Yıldırım ağzından “Kürdistan” söylemleriyle tam tersi bir seçim propaganda sürecine girildi.

Eeee şimdi dışlanan kürt etnik kimlikli vatandaşlarımızın oylarına ihtiyaçları var tabi…

AK Parti, yine seçime günler kala birçok ilde, ilçede ve seçim çevrelerinde, neredeyse kuruluşundan bugüne asla bir araya gelmedikleri muhalefetteki siyasi parti adayları ile, özellikle medya karşısında ve canlı yayında tartışmama kararlarından dönerek, 31 Mart’ta kaybettikleri İstanbul’u geri alabilmenin “en son şansı” ve “en son umudu” olarak gördükleri, Binali Yıldırım ile Ekrem İmamoğlu’nu bir canlı yayında karşı karşıya gelmelerinin hayaline sarıldılar.

Çünkü Ankara ile başlayan ve İstanbul ile güçlenerek büyüyen bir “beka” sorunu var AK Parti iktidarı için…

Gücün “bekası”..

İktidarın “bekası”..

Rantın “bekası”..

**

31 Mart seçimleri öncesinde İzmir için demiştim ki;

“CHP Genel Merkezi ve özellikle İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Tunç Soyer, bu teklifi tek şartla kabul etmelidir..!

Aynı gün aynı saatte, Ankara ve İstanbul adaylarının da ulusal televizyon yayınlarını paylaşarak, adeta şampiyonlar liginde aynı gün ve saatte başlayan maç misali, canlı yayınlarla seçmenlerin karşısına geçmesini önermelidir…

Mesela; CNN Türk ve A Haber, AK Parti İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Nihat Zeybekçi ile CHP İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Tunç Soyer’i ağırlasın..

Habertürk, Fox TV ve TRT kanalları, AK Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım ile CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu’nu ağırlasın..

Kanal D, Show TV, ATV ve diğer kanallar, AK Parti Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mehmet Özhaseki ile CHP Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mansur Yavaş’ı ağırlasın..

Eğer bu talep yerine getirilmez ise de, AK Parti’ye İzmir’de siyasi prim vermemeli, İzmir’de de karşı karşıya gelmemelidir CHP ve adayı Tunç Soyer…”

**

Ve şimdi zor durumda olan AK Parti, hem bu tabularını yıkmaya, hem de yıllardır yok saydıkları Uğur Dündar’a da sarılarak kaybettikleri İstanbul’u geri almaya çalışıyor.

Muhalefet adaylarının tümünü “terörist”, “zillet”, “ihanet şebekesi” olarak görmekten, bu kesimlere oy verenleri de “hainlik” ile suçlamaktan nerelere gelindi…

Şimdi de, 23 Haziran İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi için diyorum ki;

Eğer canlı yayında karşı karşıya gelinecekse moderatör evet Uğur Dündar olmalı..

Hatta Fatih Portakal ve İsmail Küçükkaya’da programda olmalı..

Mümkünse Emre Kongar hoca da olmalı..

Yayın kuruluşları da; Fox TV, TELE1, KRT, Halk TV, Cumhuriyet TV, Sözcü TV olmalı..

Yayın esnasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, bakanların vs. konuşmaları olursa yayın kesilmemeli..

Suçlamaları, iftiraları, savunmaları gösterir (çamur at izi kalsına neden olabilecek) video, fotoğraf, tablo vs. yayınlanmamalı..

Hatta mümkünse programda konuşulacak konu başlıkları bile önceden deklare edilerek sınırlandırılmalı.

Tek şartla buna gerek olmayabilir!

Eğer, Dündar, Portakal, Küçükkaya ve Kongar programda gazeteci olarak bulunacaksa sınırlandırma ve deklare olmayabilir…