Geçmişte istenen seviyede olmasa da, en azından daha nezaketli, etik, adaletli gibi olan bir siyasi yaşamımız vardı..
Ancak son yıllarda “demokratik siyaset” vasatın altına, geçmişte de beğenilmeyen bir seviyenin de altına sürükleniyor...!
Demokratik siyasetimizin, uzun bir süredir içinde ne siyaset bilimi var, ne sosyoloji var, ne toplum psikolojisi var ne de Antik Yunan’dan beri süregelen demokrasinin araçlarını kullanabilme mücadelesi var!
Ama “algı yönetimi” son sürat...!
Demokratik siyaseti istediği durakta binme, istediği durakta inme gibi gören bir siyaset de var...
Toplumumuzun eksetiyeti, her hangi bir siyasi partinin tüzüğünü, programını, vizyonu veya misyonunu okuyup, verdiği sözleri yerine getirip getirmediği ile ilgili bir siyasi tavır içinde değil!
Sorgulamıyor, hatta sorgulayanları da hain gören bir yeni siyasi zemin yaratılma çabaları var..
Siyaset yapanlar da, siyaset yapanlara izin verenler de adete bir “holigan” gibi davranıyor
Geçmiş seçim süreçlerinde zaman zaman söylendiği tartışmalı da olsa; “ceketimi assam dahi kazanırım” cümlesi bile bu holiganlığa olan güvenden kaynaklanıyor.
Maalesef demokrasinin araçlarından, kazanımlarından haberi olmayan çok büyük bir kitle de var.
**
En bilinen “ceket” ile seçim kazanma becerisi, örneğin 2009 seçimlerinde Urfa’da yeniden aday gösterilmeyen Ahmet Eşref Fakıbaba karşıtlığında söylenmişti.
Ama Ahmet Eşref Fakıbaba, AK Parti iktidarına kafa tutup Saadet Partisinin desteğini de alıp Bağımsız Belediye Başkanı olarak da seçimi kazanmıştı.
Sonra mı?
AK Parti’nin en iyi taktiklerinden biri olan rakiplerini ezmek yerine kendi safına katmasıyla Fakıbaba önce partiye dahil edilmiş daha sonra da güçsüzleştirilmişti.
Başka örnekleri de var tabi...
*
Mesela Ak Parti’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Murat Kurum da, seçim sürecinde CHP’nin kaleleri diye bilinen bazı ilçeler için; "Beşiktaş'ta çok farklı bir heyecan var. Ben ceketimi assam kazanırım anlayışından İstanbul’lular bıkmış.” diyerek oy da “ceket” anlayışının bittiğini ifade etmişti.
Sonuç; değişmeyen 31 Mart 2024 seçim sonuçları.
Ceket sahibi değişmedi...
*
Toplum ve seçmenin siyasi tercihlerinin gerçek yönlerinin tespit edilebilmesi için samimi bir araştırma yapma, inceleme, analiz çalışması gibi tespitlerin yapılabilmesi gerekir. Yapılmıyor değildir elbet. Birçok eğilim çalışması da yapılıyordur.
Ama maalesef profesyonel araştırma şirketlerinin hemen hemen hepsinde bir yönlenme ve yönlendirme görülmektedir.
Benim her iki çalışmayı da örnekleyerek, seçmen tercihlerindeki “holiganlığı azaltan”, “daha bilinçli”, “daha demokratik sonuçlar ortaya çıkarabilecek” çalışmalar yapılmasıdır kastım.
Ülkemiz siyasetindeki seçmen tercihlerine yön veren etkileri, üç ana başlık altında özetlemek mümkün.
1. Lider için oy verenler.
2. Lider olduğu için oy vermeyenler.
3. Lidere rağmen oy verenler.
Lider için oy verenler; Her zaman liderin karizmasına, hitabet gücüne, dik duruşuna, sorunlara çözüm bulma(!) ve üzerine gitme hassasiyetine, vefasına(!), “oku, düşün, uygula ve neticelendir” felsefesine göre hareket etmesine, ekip ve grup çalışmasına olan inancına, mazeret üretmeden sonuç almanın gerekliliğine inanmışlığına bağlılığına oy verir.
Lider olduğu için oy vermeyenler; Parti ve ideolojilerine gönülden bağlı olmalarına rağmen, kendilerine aşılanan doğruluk ve dürüstlük düşüncelerine uygun görmedikleri mevcut genel başkanlarını, lider bile görmeyerek tenkit eden, hatta “o olduğu sürece oy vermem” diyerek kesin bir dille söylemlerine de devam edenlerdir.
Lidere rağmen oy verenler ise; Babadan kalma alışkanlıkları, fanatik takım taraftarları gibi (holigan) parti tutanlar bu grupta bulunanlardır.
*
Demem o ki, seçimlerde orta çıkan sonuçlar bazen istedikleri gibi olmadığında, güvendikleri kesimler de bazen ters köşe yapabiliyorlar.
Mağduriyetlere göre de tercihlerini adeta ceza verircesine değiştirebiliyorlar.
Özellikle de ısrara, fazlaca haksızlığa, hukuksuzluğa, iradeye saygısızlığa bu toplumun tahammülü yok...
Mesela ilk seçimde “normal bir seçim süreci yaşayabilirsek.!”, mağdurların ve mağrurların yer değiştireceğini, fazlaca haksızlığa, hukuksuzluğa, baskıya, iradeye saygısızlığa bu toplumun tahammülünün kalmadığını bir kez daha göreceğimize inanıyorum...
Mesela Ekrem İmamoğlu’na, CHP’li Belediye Başkanlarına ve CHP’ne yaşatılanların, nasıl da “bir cekete yenileceğini” göstereceğini düşünüyorum.
Bunca yapılanlar karşısında, Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş değil, CHP kimin ceketini aday olarak ortaya çıkarırsa “o ceket seçilecek” bence...
*
“Bilen konuşmaz. Konuşan bilmez. Gözlerini yum. Bütün kapıları kapa. Sivrilikleri buda. Karışıklığı gider. Işığı ayarla. Dünyaya uyum sağla.” Lau-Tzu