Ahmet AKÇAALAN'ın Köşe Yazısı

Siyasi partilerde en takdir ettiğim nokta menfaatsiz tabandır.

Tabanı, parti yöneticilerinin küstürmemesi,

Karşısına almaması gerekir.

Tabansız, teşkilatsız olan siyasetçi asla aktör olamaz.

Teşkilatsız başkan, milletvekili savrulur,

Kaybolur gider.

*****

Tabandan kastım,

Menfaatsiz, davasına, partisine, liderine dertlenenlerdir.

Bayrak asarlar,

Gece gündüz partisi için çalışırlar,

Kim vekil olmuş,

Kim başkan olmuş bakmazlar.

Oraya git derler giderler,

Buraya gel derler gelirler,

Tek dertleri liderlerini yalnız bırakmamak,

Ve partisinin kazanmasını sağlamaktır.

*****

Partilerde bu tabanın sesi, danışmalarda dışa vurur.

Sosyal medyadan değil, kapılar kapanır.

Ve özeleştiriler yapılır.

İşte bunu yapan bana samimi gelir.

Danışmalar bir aynaya bakma,

Kendilerinin fotoğrafını çekmesi gibi düşünülebilir.

İl yöneticileri, milletvekilleri, belediye başkanları bu danışmalarda övülmek, takdir edilmek isteyebilir.

Bu övme kendiliğinden oluyorsa, aktör olma yolunda ilerleniyor demektir.

Diğer taraftan eleştiri varsa bu da kıymetlidir.

Sorunların büyümeden çözülmesi sağlanır.

Mahallede olan sorun duyulmuş olur,

Ve çeki düzen sağlanmasına sebep olur.

Danışmada örgütten, teşkilattan gelen tepkiler dinlenir,

Divana yazı ile şikayetler verilir,

Yerel yöneticilere, il başkanına sorular sorulur.

Bu sorular ve şikayetler arasında siyasi operasyon olma ihtimali tabi ki vardır. Belli noktalar için kasıt aranabilir. Parti içi ekip kavgası ve kurulan oyunlar olabilir.

Öyle de olsa bu soruları, şikayetleri okumamak yakışmaz.

“Şık oldu mu?” denilmemelidir.

Belediye başkanı okur, dinler ve cevap verir.

Gerginlik, kavga, tartışma partiliye eksi yazmaz tam tersi makamda olana eksi yazar.

Benden demesi…

Ne diyor Şeyh Edabali Osman Gazi’ye;

“"Ey Oğul!.. Beysin, bundan sonra öfke bize; uysallık sana. Güceniklik bize; gönül alma sana. Suçlamak bize; katlanmak sana. Acizlik, yanılgı bize; hoş görmek sana. Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana. Kem göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana. Oğul! Güçlüsün, akıllısın, söz sahibisin; ama bunları nerede, nasıl kullanacağını bilemezsen, sabah rüzgârında savrulup gidersin”

Sabretmek sana…