Normalde Kocaelispor maçlarına hep erken giderim ama bu kez heyecanım çok farklıydı.

Her zamanki maç rutinimi bozan en güzel heyecan idi...

Dubai’den 15 günlük izin için gelen oğlumla Kocaelispor'u izlemek, benim için ayrı bir değerdi.

Kocaelispor-Kasımpaşa maçının atmosferi daha stada gitmeden başlamıştı.

Maç saatine iki saat kala çarşıdan yola çıktım ama şehir trafiği öyle doluydu ki, trafik resmen “Bugün herkes aynı yere gidiyor” diye bağırıyordu.

Normalde böyle kalabalık trafikten sıkılır homurdanırdım ama bu kez aksine hoşuma gitti, çünkü acele edip korna çalan yok, panik yapan yoktu ve o kalabalık, bu taraftarın maça nasıl sahip çıktığının en güzel anlatıyordu.

Bir buçuk saatte stada gelebildik ve maça 20 dakika kala içeriye girebildik. Stada vardığımda tribünler neredeyse tamamen dolmuş gibiydi.

Şöyle etrafıma baktığımda çok az boşluklar vardı.

Kendi kendime 20 binin üzerindeki taraftar tahmini yürüttüm.

Bu durum adeta maça başlamadan skor tabelasına 1-0 yansımış gibiydi.

Biz yerimizi aldık, açılış seremonisi ardından, maç başladığında istekli, baskılı ve mücadeleci bir Kocaelispor vardı.

Rakip ise ayağını sağlam basan, fazla risk almayan bir görüntü sergiledi.

Buna rağmen oyunun çoğunda kontrol bizdeydi.

Fakat dakikalar ilerlediğinde ve iş hücuma gelince işler karıştı.

Kanatlar işlemiyor, orta sahada yaratıcılık eksik, son vuruşlarda da top bir türlü bize yüzünü dönmüyordu.

Sahadaki enerjiyle hücumdaki üretkenlik arasında ciddi bir kopukluk vardı.

Zemin de oyunumuzu zorlaştıran bir başka detaydı.

Selçuk Hoca maç sonunda basın açıklamasında bunu özellikle vurguladı.

Topa sahip olarak oynamaya çalışan bir takım için böyle bir saha gerçekten dezavantaj oluşturabilir.

Kasımpaşa cephesi bile atmosferin etkisinden, takımın son haftalardaki ivmesinden bahsetti.

Bu bile oyunda kurduğumuz baskının dışarıdan hissedildiğini gösteriyordu.

Yine de sahada mücadele eden taraf bizdik ama net pozisyon üretmekte zorlandık.

Bu nedenle alınan 1 puan çok da tat vermedi.

Kaybedilen 2 puan hissi herkesin yüzüne yansıdı.

Aslında bu maç, nerelerde tıkandığımızı apaçık ortaya koyan bir işaret fişeğiydi. Kanatlarda hız ve bireysel beceri eksik, orta sahada yaratıcılık düşük, hücumda sürekli bir durağanlık var.

Bu tablo devre arasında yapılması gereken hamleleri net şekilde gösterdi.

Selçuk Hoca’nın “Tek forvetle her şey değişmiyor” sözleri de maçın neden böyle geçtiğini özetliyordu.

Oyuna etki eden eksikler de cabası…

Dan’ın yokluğu hissedildi, Agyei olmayınca kanatlar düştü, Smolcic’in kafa darbesi de oyunun düzenini bozdu.

Tüm bunlara rağmen hocanın “Kupada ilerlemek istiyoruz, hatta hayalimiz kupa” sözleri takımın hedefini ortaya koyuyor.

Bu kolay değil ama hayal kurmak da bu camianın en sevdiği şeylerden biri zaten.

Sonuç olarak: Mücadele vardı, inanç vardı, atmosfer müthişti ama üretkenlik eksikti.

Takımın doğru dokunuşlarla çok daha iyi bir seviyeye çıkacağı belli.

Şimdi bu maçtan ders alıp Karagümrük karşılaşmasına odaklanma zamanı.

Bu şehir hazır, bu taraftar hazır…

Geriye sadece o hücum düğümünü çözmek kalıyor.

O gün geldiğinde Kocaeli sokakları yine bayram yerine döneceğine eminim.