Mustafa KALABALIK'ın Köşe Yazısı

Medyada yer alan yazarların, yorumcuların bazıları, hangi kesime yakınsa onun düşüncelerini okşayan kelimelere yakın duruyor.

İllaki kendilerince de gerekçeleri olabilir.

Maddi desteğe karşılık, reklam kazancı, iş bağlantısı, gelecek kaygısı, mesleki-toplumsal-sosyal-siyasal mobbing dahil her şey olabilir…

Bazıları destek de veriyor(!), ya da veriyor gibi görünüyor olsa da, adeta yangın çıkığında görev almayı bekleyen itfaiyeci,

Saldırı halinde silahını ateşleyen nöbetteki asker,

Koruduğu kişiye saldırı olduğunda tetiğe dokunan koruma,

Hasta olunduğunda müdahale eden doktor gibi,

Normal süreçte yazılarını yazan, düşüncelerini okurlarıyla paylaşan bazı isimlerin, zaman zaman kafalarını çıkartıp oyun kurucu rolüne soyunmalarını,

“Hadi artık! Şimdi” denircesine desteklerini kösteğe çevirmesine, ya da kösteklerini desteğe evirmesine sizler de dikkat ediyor musunuz!

Kimse kurusa bakmasın ama bu düşüncelerimin, hem ulusal adı verilen medyada, hem de yerel adı verilen medyada geçerli olduğu kanaatindeyim…

Elbette ki özellikle toplum içinde “mutlak doğru” ya da “mutlak yanlış” yoktur..!

‘Mutlak; sınırsız, sonsuz, koşulsuz, değişmez, zorunlu olduğu varsayılanı anlatan felsefe terimidir. Felsefi anlamda mutlak kavramı, bu bilinen genel anlamıyla eş fakat kısmen daha kompleks bir anlaman katmanına sahiptir. Buna göre, mutlak, her şeyi kuşatan, en temel gerçeklik anlamındaki felsefi ilkedir.’

Onun için de geçmişte kabul ettiğimiz(!), eksiğiyle fazlasıyla onay verdiğimiz, hatasıyla, günahıyla, sevabıyla yaşadığımız ve yaşattığımız her şey de, sonsuz destek, değişmez karar, destek de olması mümkün değildir…

Bir yere kadar vicdani olarak kabul eder, sınırı ve tahammül seviyesi belirsiz bir durumda da kabul etmezsiniz.

Kesin hükümle “iyidir”, “kötüdür”, “haindir”, “vatanseverdir” gibi ucu uçağı belirsiz düşüncelerle toplumu etkilemeye çalışmak, bilerek ya da bilmeyerek kullanılmak ve kullanmak da, insanlar için doğal olan bir yanılsamadır.

Hani denir ya hep; “Ne kadar az keşke, o kadar az pişmanlık”.

Ne kadar fazla keşke, o kadar da fazla yanılma ve yanılsama.

Yanılsama!

20220317-yanilsama_html_74513365314ae67.jpg

Medyada yer alan yazarların, yorumcuların bazıları, hangi kesime yakınsa onun düşüncelerini okşayan kelimelere yakın duruyor.

İllaki kendilerince de gerekçeleri olabilir.

Maddi desteğe karşılık, reklam kazancı, iş bağlantısı, gelecek kaygısı, mesleki-toplumsal-sosyal-siyasal mobbing dahil her şey olabilir…

Bazıları destek de veriyor(!), ya da veriyor gibi görünüyor olsa da, adeta yangın çıkığında görev almayı bekleyen itfaiyeci,

Saldırı halinde silahını ateşleyen nöbetteki asker,

Koruduğu kişiye saldırı olduğunda tetiğe dokunan koruma,

Hasta olunduğunda müdahale eden doktor gibi,

Normal süreçte yazılarını yazan, düşüncelerini okurlarıyla paylaşan bazı isimlerin, zaman zaman kafalarını çıkartıp oyun kurucu rolüne soyunmalarını,

“Hadi artık! Şimdi” denircesine desteklerini kösteğe çevirmesine, ya da kösteklerini desteğe evirmesine sizler de dikkat ediyor musunuz!

Kimse kurusa bakmasın ama bu düşüncelerimin, hem ulusal adı verilen medyada, hem de yerel adı verilen medyada geçerli olduğu kanaatindeyim…

Elbette ki özellikle toplum içinde “mutlak doğru” ya da “mutlak yanlış” yoktur..!

‘Mutlak; sınırsız, sonsuz, koşulsuz, değişmez, zorunlu olduğu varsayılanı anlatan felsefe terimidir. Felsefi anlamda mutlak kavramı, bu bilinen genel anlamıyla eş fakat kısmen daha kompleks bir anlaman katmanına sahiptir. Buna göre, mutlak, her şeyi kuşatan, en temel gerçeklik anlamındaki felsefi ilkedir.’

Onun için de geçmişte kabul ettiğimiz(!), eksiğiyle fazlasıyla onay verdiğimiz, hatasıyla, günahıyla, sevabıyla yaşadığımız ve yaşattığımız her şey de, sonsuz destek, değişmez karar, destek de olması mümkün değildir…

Bir yere kadar vicdani olarak kabul eder, sınırı ve tahammül seviyesi belirsiz bir durumda da kabul etmezsiniz.

Kesin hükümle “iyidir”, “kötüdür”, “haindir”, “vatanseverdir” gibi ucu uçağı belirsiz düşüncelerle toplumu etkilemeye çalışmak, bilerek ya da bilmeyerek kullanılmak ve kullanmak da, insanlar için doğal olan bir yanılsamadır.

Hani denir ya hep; “Ne kadar az keşke, o kadar az pişmanlık”.

Ne kadar fazla keşke, o kadar da fazla yanılma ve yanılsama.

2