2001 doğumluyum. Yani, bu topraklarda gözümü açtığımdan bu yana başka bir iktidar görmedim.
Benim çocukluk hatıralarım parklarda değil, broşür dağıtılan sokaklarda, seçim otobüslerinin gölgesinde, mahalle temsilciliklerinin önünde geçti. Elma yanaklı küçücük bir kızken, bazen bir evin kapısını çalarken bazen de seçim çalışmalarında annemin elini sıkı sıkı tutarak yürürken çekilmiş fotoğraflarım var.
Ailem, AK Parti’nin kuruluş yıllarında İzmit’te aktifti. O yıllarda siyasetin dili farklıydı. Daha içten, daha sahiciydi. Aynı eşarptan takan kadınlar, aynı sobanın dumanında ısınan evlere konuk olurdu. O evlerde aynı aş pişer, aynı dertler konuşulurdu. Oy istemek için değil, bir dua almak için girilirdi kapılardan içeriye. Çünkü o zamanlar siyaset; halkın içinde, halkla yan yana yapılan bir şeydi. AK Parti de işte tam burada, halkın içinde doğmuştu.
Yüzler ak, niyetler has, ameller temizdi. Evet, zamanla kazana farklı eller değdi. "Bu süt çok kaymak veriyor" deyip başka sütler de eklendi, maya zaman zaman bozuldu, hatta kokuştu. Ama asıl maya – ben buna inanmak istiyorum – hep yerli yerinde kaldı. O ateşten gömleği giyen, samimiyetle çalışan insanların emeği unutulmadı.
Bugün bir gazeteci olarak sahada gözlemliyorum: Bakanlar, vekiller yeniden halkın arasına iniyor. İl il, ilçe ilçe, cadde cadde geziyorlar. Sokaklarda esnafla konuşuyor, gençlerin yanına oturuyorlar. Bu görüntüler, o eski günleri hatırlatıyor bana. Annemin elini tutup İzmit’in bayırlarında, seçim çalışmasında yürürken duyduğum yorgunluk değil; birlikte dertlenen, birlikte dua eden bir kalabalığın samimiyeti geliyor aklıma.
Evet, bu ülkenin seçmeni haklı…
Küskün seçmen de haklı, geçim derdiyle boğuşan da, liyakatsizlikten yakınan genç de.
Haklıyız! Ama bir seçim daha yapılacak bu ülkede. Belki bu kez, vefa tekrar vücut bulacak.
Ben itiraf ediyorum; AK Parti’ye çok gönül verdim.
Hangi parti olursa olsun, bu memlekete sevdalı, imanlı, helal-haram çizgisine dikkat eden, ateşten gömleği gözü kırpmadan giyen insanlar yönetsin istiyorum.
Yeniden güven duymak, yeniden umutlanmak, yeniden “bu ülke iyi olacak” diyebilmek istiyorum.
Umudun kırılmadığı, vefanın unutulmadığı bir Türkiye hayaliyle...