Mustafa KALABALIK'ın Köşe Yazısı

Tarihin eski dönemlerinden itibaren ortaya çıkan savaşlar ve çatışmalar sebebiyle, barış, daima insanlığın kadim arayışlarından biri olagelmiştir.

‘Bununla birlikte geçen yüzyılın iki dünya savaşına sahne olduğu ve bu savaşların yol açtığı büyük felaketler nedeniyle uluslararası barış girişimlerinin artmaya başladığı bilinmektedir. Tarihte yaşanan çatışma ve savaşların günümüz dünyasında sona erdiğini iddia etmek oldukça zor görünmektedir ve kadim barış arayışının devam ettiği anlaşılmaktadır…’

Filozof Immanuel Kant, 1795 yılında yazdığı ve felsefi bir deneme olarak nitelendirilen kitabı ile ebedi barışın nasıl sağlanacağı konusunda fikirlerini ortaya koymuş.

Kant, ebedi barışın sağlanması için 6 ön madde ortaya koyarken, ön koşullardan sonra ise 3 nihai madde ortaya koyarak ebedi barışın anahtarını kendi fikirlerine göre ifade etmiş. 

Öncelikle Kant'a göre edebi barışın sağlanması için yapılması gerekenleri hatırlatmak isterim.

*

Birinci ön madde:

İçinde gizli bir şekilde savaş nedeni bulunan hiçbir anlaşma, barış anlaşması sayılamaz.

Kant'a göre barış tüm düşmanlıkların sona ermesidir. Bu nedenle, barış demek sadece saldırgan tutumun sonlandırılması değil, düşünce ve yaklaşım olarak da barışı benimsemek demektir.

Toplumsal barışın sağlanması noktasında yalan söylemeyi net olarak reddeden Kant, yalan söylemek barışın altına dinamit koymakla eşdeğerdir görüşünü benimser. Gizli amaçlar, örtülü planlar ve ilerleyen senelerde yeni bir çatışma yaratabilecek anlaşmalar ile birlikte barışın sağlanmasının imkânsız olduğunu söyler.

İkinci ön madde:

İster küçük, ister büyük olsun, hiçbir bağımsız devlet, diğer herhangi bir devletin hakimiyeti altına tevarüs, mübadele, alım-satım veya hibe yollarıyla asla geçmemelidir.

Kant'a göre devlet, ahlaki bir şahıstır. Bu açıdan bakıldığında şahıslar eşya olmadığına göre, devlet de eşya değildir. Ne alınır, ne satılır, ne devredilir, ne bağışlanabilir ne de miras yoluyla bırakılabilir…

Üçüncü ön madde:

Daimi ordular zamanla ortadan tamamıyla kalkmalıdır.

Kant'a göre daimi orduların her an harekete hazır olması, bir diğer devletin tehdit algılamasına sebebiyet verebilir. Bu nedenle diğer devlet de, askeri olarak kendini geliştirmek için çaba göstermeye başlar.

Karşılıklı gelişen askeri güçler, iki devletin yaşadığı birtakım sıkıntılar sonrasında çatışma halini hızlandırabilir. Bu nedenle sürekli ordular barışı korumak için değil, yeni bir savaş çıkartmak için bulunur der.

Dördüncü ön madde:

Devlet, dış menfaatlerini desteklemek için borçlanmalara girişmemelidir.

Kant'a göre, ülkenin alt yapısının güçlendirilmesi, halka yönelik çalışmaların arttırılması noktasında borçlanma yapılabilir. Fakat kredi sistemi şeklinde işleyen spiral nedeniyle borçlanma barışı zedeleyebilir…

Borç alan devlet alacaklıların aynı anda ödeme talebinde bulunmayacağını düşündüğünden, borçlanmanın sıkıntılı bir durum olmadığını benimser. Bu durum sonrasında, borç alan devlet aşırı borçlanmaya devam eder. Alınan borçlar ödenemeyecek duruma geldiğinde, borç alan devlet güçsüz bir siyasi figür haline gelirken, borç veren devlet ise siyasi olarak büyük bir güç elde eder.

İlerleyen aşama ise iflas aşamasıdır; bu aşamada borçlu devlet borcu ödemek için tüm vergileri ödeme noktasında kullanmak durumunda kalır.

Son aşamada da, borçlu devletin zayıflayan siyasi ve ekonomik durumunu kullanan borç veren devlet, savaş açarak borçlu devleti mağlup eder.

Kant'a göre çözüm yolu ise, borçlanma yasağının getirilmesidir. Borç batağından kurtulmanın en etkin yolu da, borç veren devlete karşı ittifak oluşturmaktır.

Beşinci ön madde:

Hiçbir devlet, diğer bir devletin esas teşkilatına veya hükümetine zor kullanarak karışmamalıdır. Kant'a göre diğer bir devletin iç işlerine karışmak, devletin egemenliğinin reddedilmesi anlamına gelir.

Bir devlet iç savaşa sürüklendiği takdirde, o devlette anarşi hâkim olur.

Ve üçüncü bir devletin taraf olması, devlet egemenliğinin mutlaklığına aykırı bir girişim olarak görülür.

İçeride yaşanan çatışmalar bölünme ve iç savaş halinde değil ise, üçüncü devletin müdahalede bulunması bağımsız bir milletin haklarını ihlal eder ve karışan devlet diğer devletlere kötü örnek oluştur.

Böyle bir durumda dünyadaki diğer devletlerin de bağımsızlıkları tehlikeye düşmüş olacaktır.

Altıncı ön madde:

Hiçbir devlet, savaşta, ileride barış akdedileceği zaman devletlerin birbirlerine karşılıklı güven duymalarını imkânsız kılacak yollara başvurmamalıdır;

Kant'a göre savaş durumunda düşman ülkesinde katiller, zehirleyiciler kullanmak, kapitülasyonlara aykırı hareket etmek, düşman tebaasını kendi devletine karşı ihanete kışkırtmak, barış hali ortaya çıktığında sorun teşkil edebilir.

Savaş, hukuka uygun yargılayan mahkemelerin olmaması nedeniyle kuvvet kullanılarak başvurulan üzücü ve zorunlu bir araçtır. Hukukun olmadığı doğal durumlarda zorunlu olabilen savaş hali, hukukun etkinliğini arttırması, bağlayıcı hükümler verebilen mahkemelerin ortaya çıkmasıyla engellenebilir.

Sorunların çözüm yolunu hukuk yoluyla arayan devletlerin var olmasıyla da, savaş halinin var olma zemini ortadan kalkacaktır.

Doğal ve zorunlu şekilde başlayan savaşlarda dahi bazı kurallara dikkat edilmesi gerekir, bu kurallara dikkat edilmediği takdirde ileride yaşanabilecek barış hali tehlikeye girecektir.

*

Birinci nihai madde:

Her devletin esas teşkilatı cumhuriyetçi olmalıdır. Kant'a göre ebedi barışın sağlanması için her devletin esas teşkilatı cumhuriyetçi olmalıdır.

Çünkü cumhuriyet sayesinde savaşlara monarşik yönetimlerde olduğu gibi tek kişi karar vermeyecektir.

Cumhuriyet rejimlerinde savaşlara halk karar verecektir ve halk kendisine zarar geleceğini düşündüğünden savaş yanlısı olmayacaktır.

Cumhuriyet hukuki bir zemine dayanmaktadır, cumhuriyeti istemeyen barışı da istemeyecektir.

Bu nedenle ebedi barış için her devlet cumhuriyet rejimine geçmelidir.

İkinci nihai madde:

Devletler hukuku hür devletlerden kurulu bir federasyona dayanmalıdır.

Kant, ebedi barışın sağlanması için uluslararası hukuka dayalı devletler üstü bir federasyon kurulmalı ve devletlerin bu federasyona zor kullanmadan katılımının özendirilmesi gerektiğini belirtir.

Çünkü insanlar çatışma halinden çıkmak için toplum sözleşmesiyle birlikte birtakım haklarını devlete teslim etmiştir. Devletin ortaya çıkışı ile birlikte insanlar arasında var olan çatışma hali, devletler arasında da devam etmiştir. İnsanlar haklarının bir kısmını kendinden üst otorite olarak benimsedikleri devlete teslim ederken, devletler de insanlar gibi çatışma halinde olmasına rağmen haklarının bir kısmını kendinden üstün bir otoriteye devretmemiştir.

Devletlerden kurulu federasyona katılım, barışı isteyen her devlet, her halk tarafından özendirici olacak ve bütün devletlerin katılımı sağlanacaktır.

Üçüncü nihai madde:

Dünya vatandaşlığı hukuku, evrensel bir misafirlik şartlarıyla sınırlandırılmalıdır.

Kant'a göre yeryüzü, belirli milletlere değil, bütün insanlığa aittir.

Farklı bir devletten gelen insanı kabul etme hakkı devletlere aittir.

Devlet istediği takdirde farklı ülkeden gelen insanı kabul etmeme hakkını saklı tutar. Fakat özellikle savaş dönemlerinde ya da kriz dönemlerinde sığınmacıların ölüme terk edilmesi uluslararası hukuk dışıdır ve kabul edilmesi zor bir durumdur.

İlişkilerin gelişmesi ve barışı zedeleyecek unsurların ortadan kaldırılmasıyla dünya vatandaşlığı anayasasına yaklaşılabilir. Bu durum da dünyanın tamamen insanların vatanı olduğunun kabul edilmesi demektir.

Kant'a göre bu maddeler uygulandığı takdirde dünyamız çok daha güzel bir yer olacak ve ebedi barış tam anlamıyla tüm dünyada var olacak.

* * *

Evet Kant’ın ebedi barışın sağlanması için önerdiği dokuz madde böyle.

Bugünkü koşullarda, ülkemiz siyaseti ile bir karşılaştırma yaptınız mı bilemiyorum!

Mevcut siyasi iktidarın karar ve uygulamaları ortadayken, muhalif siyasi parti temsilcilerinin eleştirileri, suçlamaları, uyarıları ve çözüm önerileri de sıcaklığını korurken, Kant’ın önermelerini bir daha inceleyin derim…

Mesela ben kısacık, özet mukayese maddelerini de sizin için hatırlatayım.

Devlet, içinde gizli bir şekilde savaş nedeni bulunan hiçbir anlaşmayı barış anlaşması saymamalı.

Devlet, diğer herhangi bir devletin hakimiyeti altına sokmaya yönelik alım, satım veya hibe yollarına tenezzül etmemelidir.

Devlet, dış menfaatlerini desteklemek için borçlanmalara girişmemelidir.

Devlet, diğer bir devletin esas teşkilatına veya hükümetine zor kullanarak karışmamalıdır.

Devlet, ileride barış akdedileceği zaman devletlerin birbirlerine karşılıklı güven duymalarını imkânsız kılacak yollara başvurmamalıdır.

Cumhuriyet hukuki bir zemine dayanmaktadır, cumhuriyeti istemeyen barışı da istemeyecektir.

Devletler hukuku hür devletlerden kurulu bir federasyona dayanmalıdır.

Yeryüzü, belirli milletlere değil, bütün insanlığa aittir.

Evet görüldüğü üzere bu şartları düşünürsek eğer, değil dünyada, ülkemizde ebedi barış mümkün mü?

Mümkün ise nasıl?

Ne dersiniz..?