Mustafa KALABALIK'ın Köşe Yazısı
Bakalım vaadleri ile eylemleri, söylemleri tutarlı mı?
Hem bir hatırlatma yapmak, hem de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu liderliğindeki “Helalleşme” çağrısının samimiyetini ve bildirgelerindeki istikrar durumunu siz okurların da dikkatine sunmak istedim.
Öncelikle CHP’nin 7 Haziran seçimleri için hazırlamış olduğu seçim bildirgesinde, her alanda ayrıntılı bir çalışma yapıldığı görülüyordu.
Bildirgeye gelmeden önce de, CHP’nin adaylarını belirlemede ön seçimi tercih ederek, gerçeğe en yakın bir anket, araştırma yapmış olduğunu söylemek isterim. En azından büyük oranda, bir parti içi demokrasiyi işletmiş olduklarından dolayı CHP’yi tebrik etmek lazım..
Gelelim bildirgenin kanımca önemli görülen temel konularına.
Son yıllarda sıkça eleştirilen, özellikle anayasa değişikliği sonrasında hakim olan “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” ile de giderek ihtiyacının kesinleştiği, tüm muhalefet partilerince de iddia edilen, “yasama”, “yürütme”, “yargı”nın üzerindeki siyasi iktidar baskılarına karşı bildirgede yer verilen hususlardan;
**
“Kuvvetler Ayrılığı ve Hukuk Devleti
Yürütmenin denetlenmesi, demokrasinin ve hukuk devletinin vazgeçilmez ilkelerinden biridir. Bu ilkenin korunması için, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) yürütme üzerindeki denetimi eksiksiz ve kusursuz olarak işletilmelidir. TBMM, millet iradesinin devredilemez ve indirgenemez bir yansımasıdır. CHP, yürütme karşısında Meclis’in yetkilerini güçlendirerek, denge ve denetleme işlevlerinin tam olarak yerine getirilmesini sağlayacaktır. CHP, milli iradenin; bir zümrenin, bir menfaat çevresinin, bir liderin ya da bir ailenin özel çıkarları için kurban edilmesine izin vermeyecektir…”
Yargının sadece bağımsızlığının değil, aynı zamanda tarafsızlığının öneminin vurgulandığını görmek memnuniyet verici.
Ancak bildirgede “yargı” konusunda, sadece “yasama”, “yürütme” ve “vatandaş” yargısına yer verilmişken, yargı erkinin denetimi ve kontrolüne yönelik bir hazırlık yapılmadığı anlaşılmaktadır ki, yargı erki de bir şekilde milli irade tarafından denetlenebilir olmalıdır.
Bu bildiriyi dahi yeterli görmeyen siyasetin, mevcut siyasal sistemde, yargının tamamen siyasallaştığından şikayet eder duruma geldiği de görülüyor!
Bildirgede yer verilen diğer bir husus, nerdeyse herkesin değişmesini beklediği siyasi partiler kanunu ve sistem üzerindeki vaat edilenler.
*
“Siyasi Partiler Sistemi, Temsilde Adalet
Seçim kanunları ve siyasi partiler kanunu başta olmak üzere, 12 Eylül rejiminden kalma antidemokratik kanunları değiştireceğiz. Genel seçimlerde barajın % 5’i geçmemesini sağlayacağız. Seçimlerin, özgür ve adil biçimde gerçekleşmesi için gerekli evrensel kuralları, özerk kurulları ve saydam işleyiş biçimlerini tesis edeceğiz. Yurt dışındaki yurttaşlarımızın, her 300 bin seçmene bir milletvekili düşecek şekilde, 10 milletvekili ile temsil edilmesini sağlayacağız. Memurların siyasi partilere üye olma yasağını kaldıracağız.”
Ve yine özellikle yönetim sistemini değiştiren ve değişiklikten sonra da 2023 seçimine doğru benzer çalışmalarını dillendiren siyasi iktidarın ortakları AK Parti ve MHP’nin bugüne dair çalışmalarına bakınca, CHP’nin bildirgesindeki gibi istikrarlı olduğu görülmüyor mu?
Bildirgenin diğer bir önemli bulduğum hususu, toplumda giderek keskinleştiği ifade edilen kutuplaşma sorunu için vaat edilenler.
Özellikle Sayın Kılıçdaroğlu’nun son çıkışı ve “Helalleşme” çağrısı üzerinden bu bildirge, yeniden değerlendirilmeyi hakkediyor kanımca!
*
“Ayrıştırma ve Kutuplaştırma Değil, Uzlaştırma Ve Birleştirme
Devlet yönetiminde, dil, kültür, inanç ve yaşam tarzları arasında ayrım yapmaksızın Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığı ortak paydasını esas alacağız.
Kamu hizmetlerinde eşitlikçi bir anlayışla hareket edecek ve farklılıklara saygılı davranacağız.
Farklı etnik kökene sahip olan yurttaşların dilini ve kültürünü öğrenmesini ve yaşatmasını kolaylaştıracak önlemler geliştireceğiz.
Korku ve şüphe üzerine kurulu siyaset anlayışını ortadan kaldıracak, güven, diyalog ve karşılıklı anlayış kültürünü yerleştireceğiz.
Kutuplaştırıcı anlayışı ortadan kaldırarak, toplumsal barışı tesis edeceğiz….
Yurttaşları, özellikle de gençleri “olağan şüpheliler” olarak gören ve sindirmeye çalışan, yaşam tarzlarına müdahale eden anlayışa son vereceğiz.”
**
Herşeye ragmen Sayın Kılıçdaroğlu ile CHP’nin de kendisini farklılaştırma çabasında olduğu ve bu çabada da ısrarlı olduğu görülüyor...
Bu çabada ısrar ve pozitif siyaset, CHP’nin tek başına iktidar özlemini giderir mi bilemem ama, ittifak ile seçim başarıları ortadayken, özellikle de İYİ Parti Lideri Merak Akşener ve Saadet Partisi Lideri Temel Karamollaoğlu başta olmak üzere “Millet İttifakı Paydaşları” ile bugüne kadar yürüttükleri başarılı birliktelik, söylemleri, eylemleri ve vaadleri ile “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem”e doğru yol alındığı da görülüyor.
Sonuç olarak; CHP’de İstikrar sürüyor…
Bakalım “Millet İttifakında İstikrar” sürebilecek mi?