Duyduğumda önce şaşırdım.

Sonra düşündüm, “Bu ülkede her şey olur, bu da olur” dedim.

Kocaeli Emekli ve Emekçiler Dernek Başkanı Hakan Çağlayan’ın paylaşımını görünce bir an gözlerime inanamadım. Üniversite çağının klasik meselesi olan “ev arkadaşı arıyorum” ilanı, artık emeklilerin yeni yaşam stratejisi olmuştu. Evet, yanlış duymadınız… Bu ülkede ömrünün 30-35 yılını çalışarak geçirmiş, prim ödemiş, devlete güvenmiş, gününü gün edeceği hayalini kurmuş emekliler şimdi kira ve faturayı bölüşecek bir “ev arkadaşı” arıyor.

Neden? Çünkü aldıkları emekli maaşı 15–20 bin lira.

Yani bir insanın tek başına hayatta kalmasının mümkün olmadığı bir rakam.

***

Ben de birkaç ay önce emeklilik başlangıcımı elime alınca aynısını dedim:

“Bu ne böyle?”

Bugün Türkiye’de emeklilik, adeta bir ödül değil, bir cezaya dönüşmüş durumda.

Kocaeli’de de tüm ülkede de tablo aynı… Alışveriş filesine bakıyorsun, boş.

Kira fiyatlarına bakıyorsun, uçmuş.

Faturalara bakıyorsun, her ay bir asgari ücret hissiyatı.

Hâl böyle olunca, emekliler yan yana gelip birlikte yaşamanın yollarını arıyor.

Ekonomiyle yalnızlık birleşince ortaya garip ama bir o kadar da acıklı bir manzara çıkıyor.

***

Oysa dünyaya bakıyorsunuz…

Almanya’da bir emekli maaşıyla iki kişi tatile çıkar.

Hollanda’da emekliler bisikletleriyle ülkeyi gezer, sosyal kulüplerde buluşur.

İsveç’te emeklilerin devlet tarafından karşılanan hobi kursları vardır.

Fransa’da emekli, ömrünün geri kalanını “daha huzurlu nasıl yaşarım?” diye planlar.

Bizde?

Bizde emekli, “Bu ay doğalgazı mı ödeyeyim, yoksa marketten peynir mi alayım?” diye düşünür.

Bazı ülkelerde emeklilik hayat başlar…

Bizde emeklilik hayat biter.

***

Şimdi yeni bir dönem başlıyor.

Yıllarını çalışarak geçirmiş, sabahın köründe kalkmış, vergisini ödemiş, bu memleket uğruna ömrünü tüketmiş insanlar; en son noktada kader arkadaşlarıyla bir araya gelip aynı evde yaşamaya karar veriyor. Bir yanda ekonomik zorunluluk, diğer yanda yalnızlıkla mücadele.

Aslında bu dayanışma hali, toplumun kendiliğinden ürettiği yeni bir sosyal model.

Ama işin özeti şu: Bu ülkede emeklilik artık bir “mecburiyet hesabı”.

Kimse emekliliğini böyle hayal etmedi. Kimsenin aklında “Yaşlandığımda odaları paylaşırız, elektrik faturasını ikiye böleriz” düşüncesi yoktu. Ama işte gerçekler, hayallerin önüne geçiyor.

***

Hakan Çağlayan’ın paylaşımı, aslında ülkenin halinin fotoğrafı.

Çekiyor, koyuyor masaya.

Gözü olan görüyor, kulağı olan duyuyor.

Bir ülkede emekliler ev arkadaşı arıyorsa…

Bir ülkede emekliler yalnızlığı değil, masrafları bölüşmeyi konuşuyorsa…

Bir ülkede emekliler hayatta kalmak için formül peşindeyse…

O ülkede çok büyük bir sorun var demektir.

***

Gelişmiş ülkelerde emeklilik bir hedef, bir ödül, bir yaşam dönemi…

Bizde ise bir mücadele, bir hayatta kalma çabası, bazen de sessiz bir çığlık.

Bu nedenle üzülerek söylüyorum:

Bizim ülkemizde emeklilik ancak mezarda oluyor.

Emekliler bu yaşta giderleri paylaşmak için ev arıyorsa artık söylenecek başka bir söz kalmıyor...