Ülkemizde olduğun gibi Kocaeli’nde de bir garip siyasetname(!) süreci yaşatılıyor bu şehirde.
Daha doğrusu Kocaeli’nin kalbi, merkez ilçesi, 13 – 0 seçim skorunu bozarak AK Parti’ye kara bir delik açan İzmit’te ve belediye meclisinde.
Son dönemlerinde “profili düşük başbakan” arayışındaki bir siyasi partinin, maalesef diğer seçilmiş görevlere yüksek profilli isimler getir(e)memesinin de sonucunu yaşıyor AK Parti…
İsimleri zikretmeye gerek olmadığını düşünüyorum, çünkü benim açımdan asıl sorun, geçmişi ısıtıp ısıtıp masaya getirmek!
Mesela son meclis birleşimi sonrasında basın mensuplarının karşısına geçerek şu sorulara sorulmasının, hem şahsına hem de AK Parti’ye ne gibi fayda sağlayacağını düşünüyorlar ki?
1) Fetö tiyatro mudur? Terör örgütü müdür?
2) …Hak, hukuk, adalet kavramlarının da içini boşaltıyorsunuz, az kaldı... 15 Temmuz şehitlerimizden, gazilerimizden, o gece ve onlarca gece tankların önüne yatan Türk milletinden ve Türkiye Cumhuriyetinin manevi şahsından özür dilediniz mi, yok akıl edemedi iseniz dileyecek misiniz ve hatta lütfen özür diler misiniz?
3) …Gezi parkı olaylarında Sn. Cumhurbaşkanımızın anne ve babasına ettiğiniz küfür için; tüm anne ve babalarımızdan da özür dilemek geliyor mu aklınıza yoksa unuttunuz gitti mi?
5) … Ankara'da devletimize 2 milyon ₺ cep telefon faturası ödeten, yanınızda oturan CHP’li milletvekili arkadaşınıza hesap sordunuz mu acaba, yoksa sordunuz da biz mi duymadık?
Bu sorular nedir şimdi Allah aşkına!
İzmit ile, belediye ile ne gibi bir alaka kurmaya gayret ediyorsunuz!
Amacınız partinizin eski defterlerini mi tekrar ortaya döktürmek…!
“Milletimiz affetsin! Allah affetsin!” sözlerinin içeriği aldanılmışlıkları yeniden mi gündeme getirmek istiyorsunuz!
“Fetö”laştırılan süreci unutturmamaya mı çalışıyorsunuz!
Siz partinize iyilik mi yapıyorsunuz?
Yoksa, topluma unutturulmak istenen hataları, yanlışları, aldanmaları hatırlatmak mı istiyorsunuz?
Neyin peşindesiniz..!
Naçizane tavsiyem çok da eskilere giderek, haddinizi aşan konulara girmemeniz.
Ama elbette ki karar ve tercih sizin.
Ocak Medya’da kaleme aldığım düşüncelerimi de sizlerle bu vesileyle paylaşmak isterim.
“FETÖ” diyerek belli kesimleri koruma altına almak!
Bu ülkeye ve tarihe yazılmak istenen sanırım aynen bu!
Yıllarca beraber yağmurda ıslananlar, ‘anlı secdeye değiyor’ diyerek verilen imtiyazlar, ‘ne istenirse verilenler’, zamanı geldiğinde yapmaya çalıştıkları(!) eylemlerle, adı “kalkışma” veya “darbe girişimi” de olsa demokratik düzene bir saldırı girişiminde bulundular.
Bu “girişim” geçen bu kadar süre boyunca “terör girişimi”, “ihanet”, “dış güçler” vs. gibi suçlamalara tabi tutulsalar da, bugüne kadar bir türlü bu girişimlere kadar geçen sürece “onay veren”, “destek olan”, “güç veren”, “cüret veren” isimlerin ve kesimlerin ortaya sürülmüyormuş gibi yapılması halen de devam ediyor.
Halbuki gayet açık şekilde bu tanımlara uyanlar aynı güçlerinde, zenginliklerinde duruyorlar.
Olan garibana oldu!
FETÖ adı verilen PDY’nin “üst akılları”, “finansörleri”, “siyasi destekçileri” ortaya çıktı mı?
Mağdur olan kesimler, Bülent Arınç’ın dile getirdiği gibi “KHK mağdurları” ile aileleri ve hatta sülaleleri oldu.
Ama sadece “garip guraba” sınıfı ile “emir kulu” yüzlerce askeri öğrenci ve vatan görevi yaparken bu sürece müdahil olmak durumunda kalan yüzlerce “er/erbaş”…
Belki içlerinde bile isteye bu kalkışma sürecine dahil olanlar da vardır!
Adeta, “Payitaht Abdülhamid” dizisinin 34. bölümünde Rus gemilere doldurulup Payitaht’a yola çıkarılan, masum yahudi ailelerin, çoluk çocuk demeden bile bile ve kutsal bir göreve gönderilircesine, “siyonist yahudi devleti için kendilerini feda ederek” gemiye bindirilmesi ve Osmanlı top atışlarıyla batırılarak ölüme gönderilmelerinin sahnelendiği gibi…
Ve bu oyunu tezgahlayanların tüm günahlarını da, Theodor Herzl’ın sadece bir horoza yüklemesi gibi…
Dizide bu oyunu kuran Parvus efendi ve Theodor Herzl, yahudilerle doldurulan geminin Abdülhamid (Osmanlı Devleti) tarafından bombalanarak batırılması ve ölüme gönderilmesini planlamıştı.
Ne için? Mağduriyet ve uluslararası destek için!
Kutsiyet biçilen bu planda, ölüme razı onlarca çoluk çocuk, bile isteye bu gemiye bindikleri sahneler arşivde duruyor…
Peki gerçek hayatlarda FETÖ diye ayrıştırılanlar kimler?
Bu sürece gelene kadar içinde yer alınan topluluğun adı neydi?
Benzer şekilde topluluklar yok mu bu ülkede?
Yıllarca güç ve ne isterlerse verilenlerin adı “Hizmet Hareketi” değil miydi?
Bu toplulukların adına “Cemaat” denmiyor muydu?
Başka “Cemaatler” yok mu bu ülkede?
Ve bu başka cemaatler hala devletin makamlarında güç peşinde değil mi?
Bazı Bakanlıklarımızın kadrolarında, başka(!) cemaatlerin de hakimiyet kurduklarına dair haberler yok mu medyamızda?
FETÖ diyerek sorun çözülmüş mü oluyor yani?
Yoksa “FETÖ” diyerek belli kesimler koruma altına alınmak mı isteniyor!
Ne dersiniz..!
Yoksa cevap bulamıyor musunuz!
https://www.ocakmedya.com/feto-diyerek-belli-kesimleri-koruma-altina-almak/
3