İzmit Belediye Başkanı Fatma Kaplan Hürriyet, uzun bir aradan sonra ilk kez bir canlı yayına çıkarak kendisine yöneltilen eleştirilere cevap verme fırsatı buldu.
Ancak açık konuşmak gerekirse, bu fırsatı iyi değerlendiremediğini düşünüyorum.
Nokta TV’de Ahmet Akçaalan’ın sorularını yanıtlarken, bana göre biraz kaçak güreşti. Oysa bu yayın, kendisini samimi bir şekilde ifade etmesi için bulunmaz bir fırsattı.
Sevgili Ahmet Akçaalan’la geçmişte bir süre birlikte çalıştık, samimiyetinden asla şüphem yok. Ama yayında ikinci, derinleştirici soruların eksik kaldığını hissettim.
Yani cevap alındıktan sonra “kontra atak” dediğimiz takip soruları gelmeliydi.
Mesela, SGK borcu konusundaki soruda, Fatma Hanım’ın “Şu an bilemiyorum, rakamlar aklımda değil” demesi bence oldukça manidar bir cevaptı.
Bir belediye başkanı, SGK’ya olan borcun miktarını nasıl bilmez?
Sonuçta bu borç, her gün faiziyle artan, belediyeyi doğrudan etkileyen bir yük.
Bu cevap, bana göre “Bu konuda konuşmak istemiyorum” anlamına geliyor.
Burada da Ahmet Bey’in “Peki ortalama ne kadar?” diye üstelemesi gerekirdi.
Bir diğer mesele ise CHP’de görevli kişilerin belediyeden ihale alıp almadığı sorusuydu.
Fatma Hanım, “Biz yöneticilerimiz iş alsın diye ihale yapmıyoruz. İhaleler EKAP üzerinden yayınlanıyor, oradan girip kazanırlarsa benim haberim olmaz” dedi.
Ancak hepimiz biliyoruz ki birçok belediye, şartnameyi özel olarak düzenleyip ihalenin belli bir firmaya kalmasını sağlayabiliyor.
Birde doğrudan teminle yapılan işlerde “en uygun fiyat mı baz alınıyor, yoksa istenilen kişiye mi yaptırılıyor?” Bu sorulmadı bu da sorulabilirdi.
Bu konuda şeffaf bir döküm olması gerekir.
Ama asıl mesele, herkesin dilinde olan çöp konusu.
Başkan bu konuda gerçekten sabote mi ediliyor, yoksa ekibi mi yetersiz, bilemiyorum.
Ancak yaşadığım bir örnek üzerinden anlatayım, belki Başkan da durumu değerlendirir.
Evimin etrafında temizlik yaptım, çöpe atılmayacak kadar büyük katı atıklar birikti.
Fotoğrafını çekip bölgeden sorumlu kişiye gönderdim.
“Çöpler haftada iki gün alınıyor, üç gün sonra aldırırım” dedi.
Günü geldi, yine hatırlattım, Fotoğraf attım ama yine alan olmadı.
Bir sonraki toplama gününde de aynı şekilde fotoğraf çekip attım yine kimse gelmedi.
“Abi niye alınmıyor?” diye sordum.
“Atık iç tarafta olduğu için almamış olabilir, o yüzden almamıştır” dedi.
“Tamam, da dedim, “dışarı koyarsam köpekler, hurdacılar talan eder ama siz alın, iç taraftan alabilirsiniz benim iznim var dedim.
Yine alınmadı.
Tam iki hafta geçti, hâlâ çöpler yerinde.
Sonunda başkan yardımcısına ulaştım.
Durumu anlattım, “İhbar hattını aramanız lazım, almazlarsa gereğini yaparız” dedi.
Dedim ki, “İki haftadır söylüyorum, şimdi bir de size durumu aktardım ihbar hattına gerek mi var? Sizi bilgi verdim dedim.
“Tamam, yarın aldırıyorum,” dedi.
O “yarın” da geçti, üzerinden bir hafta daha geçti.
Toplamda üç haftada katı atığı aldıramadım.
Sonunda parçalayarak küçük küçük çöpe atmak zorunda kaldım.
Şimdi soruyorum: Vatandaş mı suçlu, yoksa görevini yapmayan personel mi?
Geçenlerde Kocaeli Kitap Fuarı’nda karşılaştığım bir mahalle muhtarı, benzer bir şikâyetini paylaştı.
Mahallesindeki moloz ve katı atıkların bir ay boyunca alınmadığını, dilekçeyi elleriyle belediyeye teslim etmesine rağmen hiçbir şey yapılmadığını söyledi.
Fotoğraf ve videolarla da durumu belgelediğini belirtti.
Peki burada suçlu kim?
Mahalle muhtarı mı, yoksa o çöpleri bir ay boyunca almayan belediye personeli mi?
Sayın Başkan, eleştirilerden kaçmak yerine, gerçeklerle yüzleşmek gerekiyor.
Benim “Fatma Hanım’ın cevaplarından tatmin olmadım” derken kastettiğim tam olarak bu.