Tuğrul Gök köşe yazısı

2. Dünya savaşının başlangıcı Nazi Almanya’sının Polonya işgali ile başlamıştır. Bu savaşın en önemli olaylarından biri Japonya’nın ABD’nin Pearl Harbour (pörl harbır) baskınıdır. Bunun intikamı olan iki atom bombası ile savaşında bitişi mühürlenmiş oldu.

Bu savaşın mağlupları Japonya ve Almanya oldu. İlginçtir ki bu yerle yeksan olmuş iki devlette çok kısa sürelerde kendilerine has disiplinleri AR-GE atılımları ile yeniden toparlandılar.

Japonların meşhur markası SONY elektronik alanında uzun yıllar liderliğini korudu, Toshiba ve Panasonic de sürekli ilgi duyulan ürünler geliştirdi. Canon ve Nikon halen optik alanında sadece birbirleri ile yarışır haldeler. Honda ve Toyota uzun kullanım sunan araçları ile haklı bir itibara sahipler.

Almanya’nın savaş sonrası yükselen markaları çok daha geniş bir yelpazede; sağlıkta BAYER, BASF ilk akla gelenler iken Bosch, Siemens neredeyse her sektörde logolarını basacakları bir yer buluyorlar. Otomotivde Porsche, BMW, Mercedes, Volkswagen hatta AUDİ ile neredeyse içten yanmalı araçların tarifini yaptılar.

Fakat doksanlı yıllarda bilişim teknolojileri dengeleri ince ince oynattı. Başta yine ABD merkezli şirketlerin ezici üstünlüğünü IBM, Apple, Microsoft hatta ikibinlerde Google ile gördük. Bu süreçte İskandinavlardan Nokia ve Ericson atakları mobilitede çığır açtı.

Yalnız son yirmi yılın en ciddi gelişimi Çin’den geldi. Xioami ile elektroniğin, Huawei ve ZTE ile mobil cihazların hatta alt yapı donanımlarının pazarını ele geçirmiş durumdalar. Kullanıcı elektroniğinin önemli isimleri Lenovo, TLC birer dev oldular. DJI, dron denilince ilk akla gelen marka.

Sıkı tutunun bunların hepsini unutturacak bir sektör var. Otomotiv !

Şu an aklınıza hiçbir Çin markası araç gelmiyor olabilir. BYD’yi belki azıcık aşina olanlar, Xpeng’i sadece ilgili olanlar söyleyecektir. Bu alanda uzman değilim ama yeni duyduğum sayılar beni de çok şaşırttı.

Norveç’te son bir yılda satılan araçların %98’inin elektrikli olduğunu ve oran düşse de hükümetlerin yeni düzenlemeleri ile Avrupa’nın genelinde içten yanmalı satışları ciddi şekilde düşüyor. Peki bütün bu elektrikli otomobiller pillerini nereden alıyor? Çin’den.

Avrupa birliği ülkeleri Çin’in piyasada hakim olmasını geciktirmek için gümrük vergilerinde artış yapsalar da Çinli üreticiler pazarın önemli bir aktörü olacakları uzmanların ortak fikri.

Manisa’da yapılan BYD fabrikasının faaliyete geçmesi ile Türkiye pazarında da benzer bir durumla bizde karşılaşacağız.

Hasılı elektrikli araçların AR-GE’sinde Çin’li vurdu gol oldu.

Peki biz … Şüphesiz havacılıkta ve savunma sanayiinde atak yapıyoruz. Baykar, Roketsan, STM, TUSAŞ ciddi geliştirmelere imza atan markalarımız. TUSAŞ saldırısını da bu yönüyle değerlendiriyor, şehit olan vatan evlatlarını bir kez daha rahmet ve dua ile anarak yazıyorum.

AR-GE olmadan üretemeyiz, üretmeden güvende olamayız. Yılmadan çalışmalıyız. Bizde dünyaya teknoloji ihraç etmek zorundayız. Yoksa ekonomimiz düzelmeyecek, terör bitmeyecek. Ve sadece çocuklarımız için bile bu teknolojik gelişim seferberliğine mecburuz. Zaten yemin etmedik mi? Ben ettim: “Ülküm, yükselmek ileriye gitmektir.”

Erol GÜNGÖR diyor ki; “Eğer teknoloji hem faydalı hem de zararlı yollarda kullanılabiliyorsa, kendisi tek başına ne zararlıdır, ne de faydalı. Kısacası, değerleri yaratan teknoloji değil, insandır.”