Tuğrul Gök'ün köşe yazısı
Pek çok farklı şekilde anlatılan bir hikâyeyi sizinle paylaşmak istiyorum.
Osmanlı padişahlarından biri (bazı rivayetlerde III. Mustafa olduğu söylenir), sık sık ziyaret ettiği ve bilge bir zat olarak tanınan Laleli Baba'ya bir gün şu soruyu sorar:
“Baba, insan dünyaya neden gelir?”
Laleli Baba, padişahın bu sorusuna doğrudan cevap vermek yerine, ondan bir kese altın ister. Padişah, biraz şaşırsa da hemen bir kese altın getirip ona verir. Fakat Laleli Baba, altınları alır almaz onları denize fırlatır.
Bu durumu gören padişah, hayretler içinde kalır ve sinirlenerek sorar:
“Baba, neden böyle yaptın? Sana altınları verdim, sen ise hiç düşünmeden denize attın!”
Laleli Baba ise gülümseyerek şu cevabı verir:
“Hünkârım, sen de dünyaya işte bunun için geldin: Toplayıp, toplayıp sonra bırakıp gitmek için!”
Bu söz, padişahı derin düşüncelere sevk eder. Dünyadaki makamın, servetin ve iktidarın gelip geçici olduğunu anlar.
Bu hikâye, insanın dünyada sahip olduğu hiçbir şeyin kalıcı olmadığını ve maddi servetin aslında gelip geçici olduğunu anlatan güzel bir öğüttür.
Gerçi ben bu kıssanın daha yakası açık anlatılanını severim ama manidar olanı budur. İllaki ihtiyacı olanlar üstüne alınacaktır…
XXX
Geçtiğimiz günlerde bir yapay zekâ etkinliğine misafir oldum. İşin doğrusu bu kadar güzel bir organizasyonun içeriği verimsiz olduğu için nasıl bir zaman kaybı olduğunu anlatacağımdan kimsenin isimini belirtmeyeceğim.
Çok değerli yedi konuşmacı vardı. Düzenleyenlerin de sonucu planlayamadıklarına eminim. Takdir edersiniz ki benim gibi teknoloji meraklısı için başlıkta yapay zekâ bahsi var diye davete icabet etmiştim. Beklentim yapay zekanın nerede nasıl kullandıklarını anlatacakları ve bunlarla ilgili somut örnekler vereceklerini düşünmüştüm. Giderken aklımda öğreneceğim metotları kendimde kullanabileceğim ip uçları çıkartmak vardı.
Fakat bir akademisyen konuşmacı hariç diğerlerinin söylediklerini yapay zekanın ne olduğunu bilen hemen herkes anlatabilirdi ki hocamızda zaten yapay zekadan çok endüstri 4.0 dan bahsetti.
Sürekli bir sonraki konuşmacıyı ümitle bekledim ve son konuşmacıya kadar sabırla bekledim. Neticede yarım günlük bir vakit kaybı idi. İki eski dostumla birlikte gittiğimiz etkinlikte büyük bir hüsranla ayrıldık.
Bu günlerde her yerde yapay zeka yazmak merak uyandırmak için yeterli oluyor. Pek çok yerde “ai” yada “yz” görüp bizim gibi garibanları üzüyorlar. Zaten yapay zekalı dolandırıcılarla uğraşıyoruz, bir de yapay zekasız etkinliklerde kalbimiz kırılıyor…
Erol GÜNGÖR diyor ki;
“İnsan ne bir melektir; ne de şeytan. Ondan her türlü iyilikle birlikte her türlü fenalık da beklenebilir.”