Çetin Çıldır'ın Köşe Yazısı

Yaşadığımız salgın süreci, ülkelerin sağlık başta, ekonomiden siyasete kadar tüm yapılarını test etme imkanı verdi. Bu sınavı az hasar ile geçenler olduğu gibi, sistemleri çöken bu travmayı çok yoğun yaşayan ülkeleri de izledik. Gelişmiş, hatta süper olarak tanımlanan ülkelerin tüm defolarını bir virüs ortaya çıkardı. Sosyal güvenlik sistemleri, yönetim biçimleri tartışılır hale geldi.

Bir salgın ile dünya kendisini ve ürettiği değerleri sorgulama imkanı buldu.

Salgın sürecinin hemen başında 19.03 tarihinde KORKMA başlıklı bir yazı yazmıştım. Bu yazıda Dünya Sağlık örgütünün 2012 ve 2019 nisanında tüm ülkelerden ve ülkemizden talep ettiği salgına hazırlık raporlarını link olarak paylaşmıştım. 2019 raporu tv lerde tartışıldı 2012 raporu ise gözden kaçtı. Bu raporları incelediğimizde 2012 sonrası ülkenin sağlık yatırımlarındaki hareketliliği daha iyi anlaşılıyor. Bu durum talep edilen raporun ciddi bir seferberliğe yol açtığını gösteriyor. 2019 raporu ise bu süreçte her hamlenin bir planın ürünü olduğunu, bilim kurulu ile önemli bir hazırlık yapıldığını gösteriyor.

Genelde batılı gelişmiş ülkelerde görmeye alıştığımız bu durum salgının az hasarla atlatılmasını sağladı. Gelişmiş denilen ülkelerin ise sadece rapor hazırladığı, gerçek bir hazırlık yapmadığı ortada. Onlar virüse teslim olurken Türkiye sağlık bakanı başta tüm sağlık çalışanları ile yeni yıldızlar üretiyordu. Bazı hatalar olsa da içişleri milli eğitim bakanlıkları sürecin öne çıkanları. Onlar 65 yaş üstünü ölüme terk ederken bizde vefa destek grupları ile her türlü ihtiyaçları evlerine ulaştırıldı. Sürecin bütünü değerlendirildiğinde iktidar kanadı bu sınavı geçti diyebiliriz. Başkanlık sistemi bu krizde de daha öncekiler gibi önemli avantaj sağladı ve sistem olarak başarılı oldu. Yerel yönetimlere yetki devreden sistem yerine merkezi güçlendirme avantajı krizde bir kez daha görüldü.

Bir de muhalefetin bu süreçteki performansına bakalım. Virüs, muhalefetin yönetim kadrolarında yeni bir umudu ateşledi. Suriye ve Libya sürecinde olmayanı bu virüs belki yapabilirdi. ilk vakanın görüldüğü tarihten itibaren elde hesap makinesi ! Türkiye'nin hangi dönemde italya ve ispanya durumuna düşeceğini hesaplamaya başladılar. Süreç ilerleyip rakamlar istedikleri gibi gelmeyince devlet rakamları gizliyor demeye başladılar. Öyle ya Türkiye nasıl olur da o hayranı oldukları ülkelerden daha başarılı olurdu. Muhakkak rakamlar yalan olmalıydı aksi mümkün değildi. Bu dönemlerde siyasi tabanları da sosyal medya performanslarını arttırdılar. Konu virüs olmaktan çıkmış maske bir anda gündemin en önemli meselesi olmuştu. Gelişmiş ülkelerin sağlık çalışanlarına malzeme veremiyor olmasının hiçbir önemi yoktu. Bizim ücretsiz maske geç geliyordu ve bu daha önemliydi. Ülkenin tüm hastalara ücretsiz tedavi sağlaması, sağlık çalışanlarının tedavi performansının ne önemi vardı ki maskeler geç geliyordu. Bu arada Türkiye bir de o gelişmiş ülkelere yardım yapıyordu ama maskeler geç gelmeye devam ediyordu mesele buydu. Bu komedinin peşine bu kadar insanın takılmasını büyük bir hayretle izledik. Süreç sonuna gelirken tüm umutlar suya düşünce ise yeni bir tiyatro başladı. Erken seçim parlamenter sistem ve milletvekili borsası vizyona sokuldu.

Bu süreçte süreci rezil yöneten ülkeler dahil kimsenin muhalefetinin aklına gelmeyen erken seçim talebi bizim muhalefetin aklına geldi. Dünya virüs sonrası yeni dünya düzenini, bozulan küresel ticaret ve ekonomik düzenin neye dönüşeceğini tartışırken bizim muhalefetin gündemi erken seçim oldu. Seçim kararını alacak çoğunluğa ulaşma imkanı olmasa da, iktidarın başarılı süreç yönetiminin konuşulmasını engellediler. İlginç olan ne siyasetin üst bölgesinde ne de siyasi tabanlarında bu durumu sorgulayan bir kişi bile yok. Bu durum sosyolog ve psikologların konusu biz geçelim. Özetle istediğiniz kadar saçmalayın sadece Erdoğan düşmanlığı ile tabanı bir arada tutabiliyorsunuz bir şey üretmenize gerek yok. GERÇEKTEN ÇOK ILGİNÇ .

SON SÖZ

Bu süreç bir kez daha gösterdi ki muhalefetimiz ülkenin imkan ve kabiliyetlerini anlamaktan çok uzak. Bunun yanında siyasi tabanlarını tanıma konusunda çok başarılı ! oldukları ortada. Siyasi tabanlarına nasıl bir Türkiye hayalî kurduklarını ve bunu nasıl yapacakları gibi konuları anlatmalarına hiç gerek yok. Muhalefet eleştirileri biraz ağır mı diye bazan düşünüyorum. Sn. Kılıçdaroğlu Ak partiden ayrılan Deva ve Gelecek partileri ile ilgili açıklaması ile beni rahatlattı. Her iki parti ile de yüzde 99 aynı fikirde olduklarını açıkladı. Birlikte siyaset yaptığı iki kişi ile yüzde 20 ortak yönü olmayan muhalefetin liderinin farklı siyasi gelenekten gelen iki parti ile yüzde 99 aynı düşünmesinden ne çıkarmalıyız. Muhalefetin yüzde 99 ortak dediği fikri altyapısı Erdoğanı göndermek. Türkiye ile ilgili hayalleri ise kalan yüzde bir.
Şaşırdığım ise bu yüzde bir ile ülkenin yönetebilecegine ikna olan kitle !!!
HARİKASINIZ ...