Çetin Gürol'un köşe yazısı

Meslek yaşamımda belki de binlerce köşe yazısı yazmış, yüz binin üzerinde haber yapmış bir kişi olarak şu anda hayatımın en zor yazısını kaleme alıyorum.

Nasıl yazarım, ne yazarım, yazarsam nasıl anlatırım diye çok düşündüm.

Ancak bu sabah televizyonda Ajans 9 programına giderken henüz sokaklar aydınlanmadığı saatlerde Fethiye Caddesi’nden geçerken aklıma geldi ve sabahın o soğuğunda ve sessizliğinde kelimeler dilime düştü ve yazmam gerektiğini düşünerek kah ağlayarak, kah güzel günleri hatırlayarak telefonda yazmaya başladığım yarım kalan yazımı gazetedeki odamda bitirebildim.

Dedim ya hayatımdaki en zor yazımı boğazım düğümlenerek tamamlayabildim.

Bizim mesleğinde maalesef böylesi zorlukları da var.

O herkesin Turan hocasıydı, abisiydi, dayısıydı, arkadaşıydı.

Tam tamına 9 kardeş, 47 yeğen, 3 kez yeğenlerinin torunlarını gördü.

İşte böylesi bir kalabalığın içinde yapa yalnız bir adamdı.

Maalesef herkese koşturmaktan kendine vakit bulamayan kişiydi.

10 Ocak 1962 Balaban Köyü’nde doğdu. 13 yaşında babasız kalmıştı. 9 kardeş ve bir anne ile hayata erken atılmak için yaşını 2 yaş büyüttü.

Akranları okula giderken o marangozhanede evinin geçimini sağlamak için kah keser salladı, kah şu anki Belsa Plaza’nın bulunduğu eski sanayi sitesinde kendinden ağır profilleri kaldırdı, kaynak yaptı.

Askere gitti.

Geldi tekrar sanayi de çalıştı.

Umuttepe'yi kimse bilmezken, o dağın başında geçimi için tavuk çiftliğinde çalıştı.

1990'lı yıllarda Avrupa Karate Şampiyonu, Karate Federasyonu As Başkanı Ömer Habeş ile yolu kesişti.

Karate sporuna sevdalıydı. Hem çalıştı hem spora gitti, beyaz kuşak, sarı kuşak, kahverengi kuşak derken siyah kuşak aldı.

Sayısız müsabaka da sporcu olarak başarı elde etti. Yetmedi antrenör olmak için eğitimini tamamlamak adına kırkından sonra açıktan okudu.

Ekmeğini kazanmak için sevdalısı olduğu Cumhuriyet Halk Partisi üyesi oldu, partinin çaycılığını yaptı. CHP’nin yerelde iktidar olduğu dönemde belediyeye sokacağız diye yıllarca çaycı olarak oyalandı.

Sonrasında maaşını bile alamadığı dönemde, bir de sigortasız çalıştığını öğrendi. İşte sevdalısı olduğu CHP Kocaeli Örgütü’nü de mahkemeye verince yıllarca emek verdiği yerde ‘çalışmıyordu’ diyecek kadar küçülen, kocaman makamlarda oturanlara inat o dönem il yöneticiliği yapan Zeynel Sarıkaya’nın mahkemeye gelerek şahitliğiyle sigortasını yaptırmış bir kişiydi.

Yetmedi onu doğuran anasına yoldaş oldu.

Hem de öyle böyle bir yoldaşlık değildi.

Annesi için evlenmedi. Yetmedi annesi yatalak olduğunda ona bebek gibi baktı.

Yeri geldi annesinin şoförlüğünü yaptı. Yeri geldi saatlerce uyumadan annesinin göğsünde nefes alıp almadığını kontrol etti. Annesi yani anneannem 12 Mart 2024'te onu yalnız bıraktı.

İşte esas ne olduysa ondan sonra oldu.

Herkesin Turan abisi, hocası, dayısı ve kardeşi maalesef yalnız kalmıştı.

Onu da büyüten sonrasında da hayırlı bir evlat olarak 100 yaşına kadar anasına bakan Turan dayı kalabalıkların içinde yapayalnız kaldı.

Halbuki kimin başı ağrısa, kimin başı sıkışsa, kimin işi düşse, neden niçin demeden hayır sözü asla ağzında olmadan koşandı.

Okeye 4. aranacaksa ilk akla gelen kişiydi. Hastaneye birisi götürülecekse ilk ulaşılacak kişiydi. Yerinde duramayan, o küçük bedeni ile devasa işler yapan bir kişiydi.

Yaklaşık 3 yıl önce “Ayaklarım ağrıyor yeğen, beni bir doktora götür” diyerek başladı her şey. Sevgili dostum Doktor Ayhan Arpacı bedenini çok yorduğunu ve sigarayı kesinlikle bırakması gerektiğini söyledi. Artık damarları tıkanmış, sağlığına bakmaması durumunda maalesef ayağının kesilmesine kadar gidecek kötü bir hal almıştı vücudu. O hali ile akraba, eş, dost demeye devam etti.

Kimisi paraya sıkıştı, onu aradı. Cebinde 150 TL'si varken, 100 TL'sini veren adamın ismiydi, Turan abi.

İşte o her şeyi yapmaya çalışırdı. Çok değil, Kasım ayı ortasında sabah saatlerinde aradı, "Yeğen ben anjiyoya giriyorum. Haberin olsun" diyerek telefonu kapattı.

Herkesin işine koşan, hayatta olan 6 kardeş, 47 yeğen ve herkesin hocası, abisi Turan dayı sanki enjeksiyon yaptıracakmış gibi anjiyoyu basitleştirerek kendi işini kendi kendine halletmeye çalışıyordu.

Sonrası mı? İki gün yoğun bakımda kaldı. İşte böyle bir zorlu süreçlerden geçen Turan hoca, kimseye haber vermeden kış lastiği taktırmak için 2 Aralık Pazartesi günü öğlen saatlerinde Kuruçeşme'ye gitti, lastikler takılmasını beklerken fenalaşarak ambulans ile hastaneye kaldırıldı.

Derince Eğitim Araştırma Hastanesi'nden beni arayan dostum Selahattin Mengül, acele gelmemi, dayımın entübe edileceğini söylemesi ile sevgili dostum Ziver Turan ile hastaneye gitmem bir oldu.

Sonuç mu? Maalesef yolda kötü haberi aldım.

Kalabalık bir aile içinde her ölüm haberinin bana verilmesi görevinden de çok yoruldum.

Ama maalesef iş başa düşmüştü. Sonuç mu? 60 yıllık yaşam mücadelesinde hiç ayrılmadığı annesi merhum Ayşe Demir'in vefatının üzerinden henüz 9 ay geçmemişken, onu karnında 9 ay taşımış annesinin yanı başına yine sokuluverdi. Gerçekten insan sevdikleriyle beraberdir sözünün vücut bulmuş hali bu olsa gerek.

Ama şunu çok net gördüm ki, insan yaşamı boyunca ne ekerse onu biçiyordu.

Cenaze namazında köylüsü Kartepe Belediye Başkanı Mustafa Kocaman, AK Parti Kartepe İlçe Başkanı Murat Yılmaz, İnşaat Mühendisleri Odası Geçmiş Dönem Başkanı Kahraman Bulut, CHP Kartepe İlçe eski Başkanı Cumhur Karakadılar, sevdası olan Karate sporuna emek vermiş, Türk bayrağını yurtdışın da dalgalandırmış Dünya Karate Şampiyonu Haldun Alagaş, Avrupa Karate Şampiyonu, Karate Federasyonu As Başkanı Ömer Habeş, Karate sporuna ömrünü vermiş olan İstanbul’dan, Ankara’dan, Sakarya’dan Yalova’dan, Bursa’dan isimler katıldı.

Karate camiasına ömrünü vermiş olan isimler; Hakan Alpay, Atilla Çeliktürk, Adnan Şamdan, Toygun Akyıldız, Mehmet Peçe, Ali Rıza Peçe, Vasfi Aşçı, Timur Doğan, Şener Eltemur, Yılmaz Halıcı, Yaşar Coşkun, Sevgi Ertuğ, Sait Uzun, Sedat Kalaycı, Dinçer Ekmekçi, Tamer Sülü, Ümit Yılmaz, Erkan Özkan, Ahmet Maral, Tolga Erol, Ümit Kıvılcım, Rafet Metin Çetinkaya, Şahin Damar ve Muhammet Sağlam hazır bulundu.

Cenazesine katılan, ismini yazmadığım tüm sevenlerinden Allah razı olsun.

Ez cümle tüm sevenleri onu Balaban Köyü Camii'nden annesi Ayşe Demir'in yanına uğurladı.

İnsan kalbinin ekmeğini yermiş derler ya, Balaban Köyü girişinde bulunan mezarlığın tam girişinde yola cephe bir noktada bulunan kabrinden geçenleri hep görecek.

Tabi artık o boşluğu bendeniz nasıl doldururum bilmiyorum ama her zaman Fethiye Caddesi’nde dostları ile ayakta sohbet ettiği yerden geçerken içim burkulacak ve onu hatırlayacağım.

Mekanın cennet olsun dayım...