ÇETİN GÜROL'UN KÖŞE YAZISI..

Kahramanmaraş merkezli 11 ili etkileyen iki deprem ile 40 binin üzerinde canımızı yitirdik. Yaklaşık 13 milyon insanın yaşadığı bölgede yürekler ağızda, gözler yaşlı, sonumuz ne olacak diye bekleyiş sürmekte.

Her kafadan bir şeyler çıkmakta.

Bölge insanı depremin ağır bilançosuna mı yansın, soğuk ile başa çıkmaya mı yansın, bundan sonra nasıl bir süreç yaşayacaklar ona mı yansın bilmiyorlar.

Bende Kocaeli Tv'de her sabah Ajans programında ifade ediyorum. Şu sıralar depremde yıkılan evlerin mütahitleri bir bir tutuklanıyor.

Sadece mütahit ile bu iş kalmamalı. O yapıya izin veren kim varsa tüm imzaları olanlar da yargılanırsa Türkiye'de yapısal değişikliklerin miladı olur.

Kimse ölüme imza atamaz.

İkincisi bizler yani vatandaşlar olarak sorumluluklarımızı bilirsek, topu taca atmak yerine oyunu kuralına göre yaparsak, evlerimiz bizlerin tabutu olmaktan çıkarlar.

Devlet yapmadı diyip sorumluluktan kurtulamayız. Kaldı ki devlet soyut bir kavramdır. Devleti oluşturan bizlerizdir, somut olan gerçek budur.

Ticari araç sahibi isek her yıl, normal ise iki yılda bir araçlarımızı muayeneye zorunlu sokuyoruz.

Yeri geliyor kendimizi check up'tan geçiriyoruz.

Kim binasını yapımından sonra check up'tan geçiriyor.

Halbuki deprem gerçeğinin apaçık bilindiği, acı tecrübeleri edindiğimiz bir süreçte kaç kişi evini bir zorlama olmadan detaylı incelemeden geçirdi.

Suçlamak işin en kolayı.

Biz ne kadar bu durumdan sorumluyuz.

Bana göre acilen bir yasa çıkmalı ve en azından 5 yılda bir binaların da zorunlu muayenesi yapılmalı.

Sevgili dostum Ziver Turan Kahramanmaraş depremi sonrası bu örneği verdiğinde kafamda şimşekler çaktı.

Çok doğru söylüyor.

Binalarımızı zorunlu kontrol ettirmek bir vatandaşlık görevi.

Çünkü içinde yaşayanlar bizim, sizin aileniz. Hiçbir şeyden haberi olmayan çocuklarımızın sorumluluğu bizde ve binalarımızı da check up'tan GE ÇİR ME Lİ YİZ.

Fazla söze gerek yok.

Gelelim toplum bozuldu, gençlik nereye gidiyor, bu kuşak şöyle böyle diyenlere.

İnsanımız 7'den 70'e Kahramanmaraş ve hasar gören 11 ilimize adeta aktı.

Deprem olur olmaz Kocaeli ilk gün yola revan oldu.

Damdan düşeni damdan düşen anlar mantığı ile ilk biz deprem bölgesine gittik.

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ve ona bağlı Antikkapı daha kimse ne olduğunu anlamadan çorbayı bölgede kaynatmaya başladı.

Sağ olsun iyiki Antikkapı A.Ş.'nin başında İslam Yücel gibi bir kardeşimiz var. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi itfaiye ekiplerimiz de zamqn ile yarışarak enkazdan canları kurtarmanın önemini bilerek canla başla çaba sarf ettiler.

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tahir Büyükakın da zaman zaman eleştirmeme karşın deprem bölgesinden ayrılmayarak bizzat çalışmaları koordine etti. Bu mana da hakkını yersem, Allah benden hesap sorar.

Sonrasında Kocaeli Valimiz Seddar Yavuz ve belediye başkanlarımız bölgeye adeta çıkarma yaptılar ve halende bölgede hizmet veriyorlar.

Yurt içi ve yurt dışından gelen ekipler çadır kent, konteyner kent kurduğu sırada Kocaeli İSU vasıtasıyla alt yapı sistemini de kurarak geleceğe dönük tüm adımları atarak bölgeye örnek çalışmalar yaparak gururumuz oldular.

İlimizde okullarımız soba üretiyor, polar üretiyor, uyku tulumu gibi bir çok ihtiyacı üretiyor.

İl Milli Eğitim Müdürümüz Ömer Akmanşen'in yaptığının onda birini başkaları yapınca reklamın dibine vururken, o suhulet ile sadece işini yapıyor ve insanımıza sadece vücutlarını değil, yüreklerini de ısıtıyor.

Gün birlik olma günü ve bu nesil nereye gidiyor diyen zihniyete inat üretiyor.

Sivil toplum kuruluşları, sanayiciler yine bölgeye destek vermek için elinden geleni yapıyorlar.

Yine sevgili kardeşim Bahar Uzunca da ilk günden itibaren bölge için maddi manevi koşturuyor ve onlarca aileyi ilimizde sessiz sedasız barındırıyor. Haberleştirelim dediğimde ise olmaz diyerek tepki koyuyor. Emin olun bu yazım sonrasında bana kızacak.

Diğer bir gizli kahraman ise Taşkıran ailesidir.

Belediye Çarşı işhanı esnaflarından Kubilay Taşkıran ve oğlu Fayko Taşkıran bizimde bu çorbada tuzumuz olsun diyerek ellerini taşın altına koydular.

Karınca misali doblo araçlarının arkasını silme ayakkabı, giyecek, içecek doldurarak bölgeye gittiler.

Depremzede kardeşlerimize can suyu olmaya çalıştılar.

Bana göre Taşkıran ailesinin yaptığı, reklam yapmak adına bölgeye tırlarla malzeme gönderenlerin yardımından daha anlamlıydı.

Onlar bir doblo malzeme değil, tırlara sığmayacak samimiyeti oraya götürmüşlerdi.

Asalet tabi tesadüf değil.

Bu mana da meclis üyeliği de yapmış merhum Fahrettin Taşkıran'ı da anmadan geçemeyeceğim.

Çünkü Taşkıran ailesinin temelinde merhum Fahrettin Taşkıran var.

Deprem sonrasında eleştirilecek çok şeyde yazabilirdim.

Hatta sayfalara da sığmazdı.

Ama böylesi insan hikayelerini de sizlere aktarmak bizlerin görevi diye düşünüyorum.

Tekrarlıyorum, binalarımızı da zorunlu muayenesini yaptırılması için yasayı merakla bekliyoruz.

Bir canımızı daha yitirmek istemiyoruz.