Bir futbol adamı olarak; futbolun her alanında, futbol okullarından A takıma, antrenörlükten yöneticiliğe, malzemecilikten altyapı sorumluluğuna her kademede emek verdim.

Ancak son dönemde beni en çok yaralayan, utandıran ve öfkelendiren bir tabloyla sık sık karşılaşıyorum.

Özellikle 13-15 yaş grubundaki gençlerimiz daha hayatlarının başında, hayallerinin peşinde koşarken önleri bilinçli şekilde kesiliyor.

Ve bunu yapanlar kim?

Sosyal medyada “iyi bireyler yetiştirmek” diye nutuk atan, fotoğraf karelerinde gülücük saçan, kendini örnek kulüp diye pazarlayan bazı yöneticiler.

Ya gelen teklif çocuğa hiç iletilmiyor ya da lisans karşılığında 3.000, 8.000, 10.000 TL…

Hatta 50.000 TL gibi akıl almaz, utanmazca ücretler talep ediliyor.

Daha 15 yaşındaki bir çocuğun üzerinden para kazanma hırsı, futbolun değil, açgözlülüğün kitabına yazılır.

Bu anlayış ne ahlaka sığar, ne vicdana, ne de insanlığa.

Aidatını yıllarca ödeyen, sahada terini akıtan, kulübün armasını gururla taşıyan çocuklara böyle davranmak; arka planda “onun önünü tıkadım” deyip, önde “Ben yetiştirdim” pozu vermek düpedüz sahtekârlıktır.

Bu zihniyet, yalnızca o çocuğun hayalini değil, Türk futbolunun geleceğini de çalar.

Geçmişi güçlü, nüfusu yoğun semtlerimizde bu anlayış; sadece utanç, kırgınlık ve güvensizlik bırakır.

Ben bu olayı ilk defa yaşadığım için kulübün adını anmayacağım.

Ama şunu herkes bilsin: Bir daha böyle bir şey yaşarsam, o ismi tüm spor kamuoyunun önünde tek tek telaffuz edeceğim.

Çünkü susmak, bu ayıbın ortağı olmak demektir.