ÇETİN GÜROL'UN KÖŞE YAZISI
Kendimi bildim bileli, belediyelerde usulsüzlükler, akraba, eş, dost kayırmaları ve kamu kaynaklarının yanlış kullanımı hep toplumun gündeminde oldu. Bu tür haberler ne yazık ki zaman zaman farklı iller ve farklı belediyelerden gelirken, İstanbul Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere birçok belediye de yaşanan operasyonlar kamuoyunda geniş yankı buluyor. Bu operasyonların detaylarını, gelişmelerini yakından takip ediyoruz. Tabii ki adaletin temel ilkesi olan masumiyet karinesine her zaman saygı duymalıyız. Çünkü yargı süreci tamamlanmadan, mahkeme kararı açıklanmadan herhangi bir kişiyi suçlu ilan etmek, doğru ve hukuki değildir.
Ancak şunu özellikle belirtmek isterim ki, kim ve hangi partiden olursa olsun, kamu kaynaklarını suistimal eden, usulsüzlük yapan ve halkın hakkını yiyen herkesin hesabını vermesi gerekir. Bu noktada parti ayrımı yapmaksızın haksızlıkların üzerine gidilmeli, adalet tam olarak sağlanmalıdır. Çünkü halkın gözünde bu tür davranışlar, hem devlet kurumlarına olan güveni zedeler hem de yöneticilere duyulan saygıyı azaltır.
Son dönemde yaşanan operasyonlar, toplumda en çok CHP’li belediyelerde usulsüzlükler mi var sorusunu beraberinde getirdi. Ancak sadece CHP’li belediyelerde değil, farklı partilere mensup birçok belediyede usulsüzlük iddiaları gündeme geliyor. Eski dönemlerde Sayıştay raporları neticesinde sorumlular mahkemeye verilirken, şimdilerde bu raporların sadece tavsiye niteliğinde kalması ise ayrı bir tartışma konusu. Neden geçmişte olduğu gibi etkin ve caydırıcı bir uygulama söz konusu değil? Halk sokakta bu konuları konuşurken, üst makamlara ne kadar iletiliyor, ya da ne kadar ciddiye alınıyor, bu ise cevabı belirsiz bir soru.
Tam da bu tartışmalar sürerken, Başiskele Belediye Başkanı Yasin Özlü’den örnek bir duruş gördük. Kendi belediyesinde, imar ve ilgili birimlerde usulsüzlük tespit edildiğini, bu nedenle ilgili personelin görevden uzaklaştırıldığını ve hukuki sürecin başlatıldığını kamuoyuyla açık yüreklilikle paylaştı. İşte böyle cesur ve yiğit yöneticilere gerçekten ihtiyacımız var.
Başiskele Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğü ile Yapı Kontrol Müdürlüğü’nde görev yapan 5 personelin, görevlerini kötüye kullandıkları iddiasıyla başlatılan soruşturma kapsamında işten uzaklaştırıldığı duyuruldu. Belediye Başkanı Özlü, bununla da kalmayıp hukuki süreçlerin takipçisi olacaklarını, görevden alınan personelin tüm yetkilerinin ellerinden alındığını ve yargı önünde hesap vereceklerini ifade etti. Böylece “beytülmal” yani halkın malı söz konusu olduğunda kimsenin gözünün yaşına bakılmaması gerektiğini bizzat gösterdi.
Bu önemli bilgiyi biz değil, Başiskele Belediyesi’nin kendi basın yayın müdürlüğü bizlerle paylaştı. Yani bu, gizlenecek veya örtbas edilecek bir konu değil; tam tersine şeffaflık ve hesap verebilirlik örneği. İşte böyle dürüst ve cesur yöneticilere her zaman ihtiyacımız var. Çünkü kamu malını korumak ve halka hesap vermek, yöneticilerin en temel sorumluluklarıdır.
Bu satırları yazdığım için “Yasin Özlü’yü savunuyor” ya da “taraf tutuyor” diyenler olacaktır. Evet, olabilir. Zira sosyal medyada ve yazılarımın altında zaman zaman beni kıskananlar, benimle aynı görüşte olmayanlar ya da kendilerini benimle özdeşleştirenler olabiliyor. Ancak benim için önemli olan doğruların altını çizmek ve adalete saygı duymaktır. Yasin Özlü’yü, AK Parti’nin kuruluş yıllarında gençlik kollarında görev yaptığı dönemde tanıyorum. Belediye başkanlığı süresince makamına gitmedim, özel bir çıkar ya da menfaat için kendisinden talepte bulunmadım. Sadece bir kere Ilıca Oteli ile ilgili basın toplantısında onun yanında bulunup çayını içmişliğim vardır. Başka hiçbir makamına gidip “makam aşındıranlardan” olmadım.
Bilirim ki, eğer isteseydim makamına gitsem, saygıyla karşılanır, sözlerim dikkatle dinlenirdi. Ancak benim için önemli olan, makamda değil, işin kendisinde dürüstlük ve adaletle hareket etmektir. Yasin Özlü’yü de bu cesur duruşundan dolayı yürekten kutluyorum.
Geçtiğimiz günlerde bir dostum, ilimizdeki önemli bir belediyeye ait mülkiye müfettişleri tarafından düzenlenmiş bir raporu gösterdi. Raporu detaylıca inceledim ve inanılmaz çarpıcı usulsüzlük iddialarına şahit oldum. İçişleri Bakanlığı da bu konuyla ilgili soruşturma açılması yönünde yetki vermiş. Ancak merak ettiğim şu: Eğer o belediye başkanı usulsüzlükleri bu kadar net görüyorsa neden derhal valiliğe veya İçişleri Bakanlığı’na başvurmadı? Neden harekete geçmekte gecikti?
Parti kimliği hiç önemli değil. Kamu malına sahip çıkmak, yolsuzluklara sessiz kalmamak her yöneticinin ortak görevidir. Kim ki belediyesinde ya da kurumunda usulsüzlük olduğunu görüp bunu dile getirmiyor ya da görmezden geliyorsa, benim nazarımda o da bu suça ortak olmuş demektir. Sessizlik de bir onaysızlıktır.
Önümüzdeki dönemde, yakın zamanlarda başka belediyelerde benzer operasyonların yapılması beni şaşırtmaz. Ama Başiskele Belediye Başkanı Yasin Özlü’nün yaptığı gibi cesur ve şeffaf davranan belediye başkanları da çıkarsa, ülkemiz adına umut verici gelişmeler olacaktır.
Sonuç olarak; belediyelerde yaşanan usulsüzlüklerin üzerine kararlılıkla gidilmesi, tüm partilerden yöneticilerin bu konuda örnek olması gerekir. Belediye başkanı Yasin Özlü’nün gösterdiği bu duruş, tüm belediye başkanlarına ve yöneticilere örnek olsun. Kamu kaynaklarının korunması, hesap verebilirlik ve şeffaflık temelinde yönetilen belediyeler, vatandaşın güvenini kazanacak ve ülkemiz daha güçlü yarınlara yürüyecektir.