Mustafa KALABALIK Köşe Yazısı

Dört yıl önce de aynı başlıkla, “Başkanlık Sistemi”nin, Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanununun da demokratik ve gerçek milli iradeye dayanacak şekilde değiştirilmesi halinde, başkanlık sisteminin farklı bir boyuta geçeceğini umarak yazmışım…

Tereddüt, “tek başlılık”, “tek adamlık”, “diktatörlük” vs konularıyla kamuoyuna geliyor ancak asıl korkuyu yaratan, üreten ve uygulanmasına imkân veren sistem nedense görülmek istenmiyor diyerek...

Partilerin teşkilat ve örgütlerinde gücü elinde bulunduran, sadece üç beş kişinin layık görüp görmemesine ve lütfetmesine(!) dayalı bir demokratik(!) düzenden, milli irade diye bahsetmek de pek doğru değil, olmayacaktır da demişim…

Temennilerimin sonunda; “EN” insanların, demokratik hak yollarını kapamasına engel olunmalı, “Gerçek Milli İrade” yolu açılmalıdır.

Açılmalıdır ki; “Milli İrade” tam anlamıyla tecelli edebilsin!” de demişim.

Demişim ama mesela siyaset sahnesinde şimdilik görülen ve yaşanan gerçekliklere bakınca;

MHP içinden ortaya çıkan ve güçlenen bir İYİ Parti

AK Parti içinden çıkan bir Gelecek Partisi..

AK Parti içinden çıkan bir Deva Partisi..

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin çeyrek yüzyıl sonra el değiştirmesi..

Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin çeyrek yüzyıl sonra el değiştirmesi..

İktidar olmasa da henüz, “Millet İttifakı” ile ülke çoğunluğuna hakim ve hizmet eder nitelikte bir siyaset tarzı..

Gelinen nokta da ülkemiz nerede? Temenniler nerede kalmış? Nereye varacak?

Allah sağlıkla ömür nasip ederse yaşayıp göreceğiz..!

**

Kamuoyundaki ve bazı kesimlerin yaşananlar karşısındaki uyarı ve itirazlarına karşı, tepkilerin de boyutlarının değişmesi, “senden”, “benden”, “ondan”, ”şundan” söylemleriyle farklı gündemler oluşturulması, sonuç olarak da trolleşen bir toplum yaratılması..

Her beğenmediğiniz eylemi, düşünceyi, yazıyı, kişiyi, kurumu, gazeteyi vs. darp etmenin, gasp etmenin, el koymanın, yakıp yıkmanın, cezasını vermeye kalkmanın, kendini yargı yerine koymanın artması..

Akıl almaz şekilde daha da kutuplaştırılan, ayrıştırılan bir toplum yaratma çabalarının halen belli kesimlerce görülmemesi..

Belediyelerin yardım hizmetlerine yasaklar konulması..

Aşevlerinin kapatılması..

Ekmek dağıtımlarının bile engellenmesi..

Ve tüm bu yaşananlara rağmen, yardımlar için siyasetçilerin söylemlerine uyarak, toplum içindeki daha küçük birimlere, kişilere kadar varan bir düşmanlaştırma dili kullanılması..

Özellikle de bunu sosyal medya dediğimiz sanal alemde rahatlıkla dile getirenlerin, daha da cüretkarlığa yelken açmaları..

Önümüzdeki süreçte kalıcı bir “sessiz küskünleşme”, “ayrışma”, “kabul etmeme” sürecine itilmeleri..

Özellikle küçük şehirlerde, ilçelerde, mahallelerde, dost, arkadaş, akraba ayrımı olmadan..

Daha sert ve keskin bir kutuplaşmaya varan..,

Fikir ayrılıklarıyla beslenen..,

Daha da dar bir sosyal hayata mahkûm bırakacak yaşamların,

Özellikle “troller” ve “trollerce kullanılan kesimlerin” geleceğinin yeni yaşam tarzları olması tehlikesi…

Ve yeni yaşam tarzları ile yönetilecek, farkında bile olmadan, belki de daha da yalnızlaşacak bir toplum..!

(Kısaca; Böl, Parçala, Yönet sistemi!)

Hatta bu yalnızlık içinde daralan, yeni bir ekonomik, sosyal hayat!

Elbette ki bu tablodan nemalanacak da birçok insan olacak!

Ama bence kaybeden çok daha fazla insan olacak!

Müşteri seçen esnaflar kadar!

Bundan sonra, yeni siyasal yaşam tarzını(!) topluma mahkûm ettiren zihniyetli işyeri sahipleri de seçilecek artık yeni dönemde…!

“Bizden diyorsanız! sizinkiler alışveriş yapsın o zaman bundan sonra” denecek!

Her kesim, kendisi için “biz” seçiminde bulunacak!

Hangi “biz” içinde olmaları gerektiğinin seçimini yapacak insanlar!

Siyasi “gaf”lar çoğaldıkça..,

Bu “gaf”ları sahiplenenler de çevresindekilere bu “gaf”ları yaydıkça..,

Herkesin vicdanındaki merhamet de, hoşgörü de, aidiyet de sınırlan(dırıl)ıyor halbuki…!

Anlıyorum ki;

“GAF”lar çoğaldıkça vicdanlardaki “AF”lar da imkânsızlaşıyor…

Allah sonumuzu hayır eylesin…